Ateşle oynamak

12 Mart 2016 Cumartesi

Yirmi yılı aşkın köşe yazarlığımda bugünlerdeki kadar sıkıntı duyduğum az olmuştur.
Sorun konu yokluğu ya da herhangi bir başka şey değil.
Sorun, tam tersine, konu bolluğu...
Sözcüğün tam anlamıyla ve deyim yerindeyse bir konu “cangıl”ındayız...
Gazete yazarı, yurttaş, aydın, her kim isek, böyle bir alanın tam ortasındayız...
Okurun yazardan haklı olarak çıkış yolu göstermesini beklediği bu deli saçması ortamda, insan ne diyeceğini, ne yazacağını şaşırıyor...
Nereden, neden tutsanız elinizde kalıyor...

***

Aylardır medyada adları geçen Cizre, İdil ve Sur’un nerede olduğunu bu yazıyı okumakta olanlardan kaçımız biliyor?
Şırnak’ın bitişiğindeki Hakkâri’yi görmüştüm...
Fakat o sırada il olmayan Şırnak’a yolum düşmemişti.
İlçesi Cizre Güneydoğu’nun da güneydoğusunda, Türkiye- Suriye sınırının az üstünde.
İdil, Şırnak’ın bir başka ilçesi.
Sur ise, birçok kez gittiğim Diyarbakır’ın, adını bu şehrimizin ünlü surlarından alan tarihi mahallesi...
Bütün bu ilçe, mahalle adları, sanki ülkemizdeki yerleşim yerlerinin değil de, savaştığımız bir başka ülkedeki çatışma alanlarının adları...
Türkiye’nin bir iç savaş cehennemine çekilmesinin, bunca ölümün, bodrumlardan yanık insan kemiklerinin toplanmasının, adı geçen ilçe ve yerleşim yerlerinin harabeye dönüşmesinin sorumlusu sadece, oraları silah deposuna dönüştüren PKK mi, yoksa onunla birlikte, buna göz yumduğu apaçık siyasal iktidarın kendisi mi?
Yanık insan kemikleri, yıkıntılardan toplanan ceset parçaları, karşı taraftan birine mi; tutsak edilmiş, kıstırılmış masum insanlara, çocuklara mı ait?
Bir kaos ve cangıl ortamında, bu soruların yanıtına bir türlü ulaşılamıyor...
Böyle olunca da, yazarlığınızdan da, insanlığınızdan da utanıyorsunuz...

***

Yaşamakta olduğumuz günlerin bir başka can alıcı konusu, mülteci sorununun hem Türkiye hem Batı, hem bütün dünya bakımından, yüz kızartıcı, utanç verici, isyan ettirici bir duruma gelmiş olması...
Bu sorunu yaratanların, Suriye’yi parçalama girişiminin sorumluları olduğundan kuşku yok.
Onların başta gelenlerinden biri de ülkemizdeki siyasal iktidar değil mi?
Bu facia başlamadan önce gezip gördüğüm Suriye bir cennet değildi ama; barışçıl, normal bir ülkeydi...
Bugün gelinmiş olan duruma bakın... Irak’takini de aşan bir facia, felaket ortamı...
Sayısı milyonlara ulaşan yoksul, umarsız insan toplulukları; çoluk çocuk, genç yaşlı, sınırdan sınıra sürülüp duruyor...
Hayvan ya da köle pazarlarında gibi, üzerlerinde pazarlıklar yapılıyor...
Türkiye’yi Ortadoğu ateşine atan, günü geldiğinde paralı askerleri olarak kullanacaklarından kuşku duymadığım IŞİD cellatlarını ülkeye dolduran; şimdi de yersiz yurtsuz, çaresiz insan toplulukları üzerindeki kirli pazarlıkta utanç verici bir role soyunan siyasal iktidar, ülkemize sürülen kara lekenin; ekonomide, toplumsal yaşamda, ahlakta olumsuz sonuçları giderek belirginleşecek yıkımların da başlıca sorumlusu değil mi...

***

Rusya’yla aramızda durup dururken yaratılan düşmanlık ortamı, yumuşatılacağına tırmandırılıyor...
Sınır ihlalinin bahane, uçak düşürmenin büyük olasılıkla ABD yönlendirmesi olduğu bugün apaçık görülebiliyor...
Şimdi de ülkemiz, siyaset diliyle ilgisi bulunmayan, ancak en cahil ve şoven kesimlerin kulağını okşayacak kışkırtıcı, kaba saba söylemlerle, Rusya- Ukrayna-Kırım sorunlarına bulaştırılmak isteniyor...
Bilemeyeceğimiz ve çok daha tehlikeli nedenler yoksa, cahil cesareti ve ateşle oynamaktır bu...

***

Ve hukuk kavramıyla ilişkisi “kuvvetler ayrılığı da ne imiş, kuvvetler birlik olmalı” deme düzeyindeki kişiyle arkasındaki medya güruhunun, ülkemizde hukukun, adalet kavramının son kırıntılarına savaş açmış olması...
Türkiye bir cahil ve deli cesaretiyle ateşle oynamakta olan bu yönetimden kurtulmak gerekliliğini yeterince kavrayamaz ve herkes, her kesim, kendi alanında gerekli adımları atamazsa, bütün bir ülkece yanıp kül olmayı hak ediyoruz demektir...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Devlet suç işliyor 17 Nisan 2024
Bir bayram kutlaması 10 Nisan 2024
Atatürk kazandı 3 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları