Hikmet Çetinkaya

Berkin Ölmedi, Öldürüldü...

12 Mart 2014 Çarşamba

Berkin Elvan ölmedi, öldürdüler...
Tetiği çeken mi öldürdü, çektiren mi?
Ne fark eder!
Gezi Parkı Direnişi’nde polisin attığı gaz bombasıyla başından vurulan, 269 gün yaşam savaşımı veren Berkin, geride gözü yaşlı annesini, babasını, ailesini ve arkadaşlarını bıraktı.
Bir çocuğun hayatını çaldılar!
Kıydılar ona!
Hiç vicdanları sızlamadı!
Çünkü insan değildi onu öldürenler, “vur” buyruğunu verenler...
15 yaşında bir çocuk...
Ekmek almaya gitmişti fırına...
Tam o sırada başından vuruldu Berkin...
Yığılıp kaldı...
45 kiloydu...
Ve önceki gün 16 kiloya düşmüştü...
Gözlerini kapatıp dün sabah gökyüzüne uçtu...
Ve arkadaşları, yakınları, ailesi hastane bahçesine geldiğinde yine onu öldürenler gaz bombası attı.
Bu nasıl bir kin, öfke, duygu!..
Hayır hayır bunların duyguları yok, bunlar insan değil...
Ne farkları var, kör bıçakla üç insanı acımasızca boğazından kesen, yedi yıl içeride yattıktan sonra yasalar gereği zindandan çıkan Malatyalı o canilerden, kan gölünden beslenenlerden!
Gezi’nin son şehidi o...
Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Ahmet Atakan, Medeni Yıldırım, Mustafa Sarı...
Mustafa Sarı polis şefiydi, olaylar sırasında köprüden düşerek hayatını yitirmişti.
Kendi insanına, çocuklarına düşman polis yetiştiren ülkeyi yönetenler düşünsün!
Bir insan olarak ayrım yapmadan, sevgi çiçeğini yüreğinde çoğaltmak bireyin görevidir.
Ayrımcılık, öfke, öç alma, insan olanın yüreğini kanatır...

***

Bir yanda yargıçlar savaşı, öte yanda Berkin’in hayata çocuk yaşında “elveda” deyip gidişi...
Kemal Gökhan’ın o içimi acıtan çizimi “cumhuriyet.com. tr”de...
Havada kapkara kuşlar!
Kanat çırpıyor...
Bir yazı:
“Özgürlük kuşlarıdır artık o kapkara kaşların...”
Kemal, her şeyi anlatıyor...
Ölümü!
Acıyı!
Hüznü!
Sevgiyi!
Hayatı!
Kahraman polisi destekleyen, efsane savcıyı yaratan, bir ülkeyi korku tüneline çevirenler, biraz olsun utanıp sıkılır mı?
Polise “vur” diyenler, insanların üzerine gaz bombası yağdıranlar, kapsülle, odunla çocuklarımızı öldürenler, bu arada malı alıp götürenler...
Yerlerde sürükledikleri kadınlara tekme atanlar, yumruklayanlar, öldüresiye dövenler!
Televizyon ekranlarını işgal edip gözdağı verenler...
“Karşınıza bir milyon kişiyle gelirim, görürsünüz gününüzü!”
Evet gördük günümüzü...
Dün de gördük bugün de görüyoruz...
O bir milyon kişi ne yapacaktı?
Zaten polislere “belediye işçisi-zabıtası” yeleği giydirip, insanların üzerine saldırtan kimdi?
Sizdiniz, siz!..
O zaman paralel yapı, haşhaşiler; dostunuz, yakınınız, yoldaşınızdı...
Oraya çakma “Topçu Kışlası”, “AVM” yapılacaktı...
Oyun tutmadı, halk yemedi...
Tüm bu ölümler, şiddet!
Kime karşı sorumluydunuz?
Bırakın milleti falan, vazgeçtim...
En azından insan olarak vicdanınıza karşı!
Yapmadınız...
Bak Silivri yargıçları “Yasamasa bana vız gelir” diyor, gördünüz mü?
Bir torba davaydı bunlar...
Gün geldi ortaya çıktı, Ergenekon’da birbirini tanımayan sanıklar vardı...
Dava böylece çöktü!
O ölümlerin hesabını kime vereceksiniz?
Vicdanınıza!
Eğer vicdanınız varsa...

***

Zirve Yayınevi katliamını yapan caniler dışarıda, ama o davada adı geçirilen Hurşit Tolon Paşa, tutuklu olduğu için Ergenekon’dan serbest bırakılmasına karşın içeride...
Beş yıllık süre dolmamış(!)...
Ne işi olur Tolon Paşa’nın o davayla?
Olamaz!
Alparslan Arslan Ergenekon’dan salıverildi...
O da yargıçlara küfür etmeseydi bugün dışarıda olacaktı...
Adalet, eşitlik, yasa-masa deyin ama aklım ermiyor...
Hangi vicdan Danıştay saldırısını gerçekleştiren katilin salıverilmesini kabul eder?
Benimki etmiyor!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları