İstiklal Marşı’nın bestesi

16 Mart 2016 Çarşamba

Geçen hafta Beşir Ayvazoğlu, Hürriyet gazetesinde, 95. yılı nedeniyle İstiklal Marşı güftesinin yazılışını, dolayısıyla Mehmet Akif Ersoy’u anlattı. Milli Mücadele yıllarında bu ruhu ifade eden bir şiir yarışması açılmış. Katılan 724 şiirden hiçbirisi beğenilmemiş. Sonunda Mehmet Akif’ten istenmiş. Onun şiiri Mustafa Kemal’in başkanlığındaki 12 Mart 1921 tarihli Meclis oturumunda alkışlarla “ulusal marş” olarak ilan edilmiş.
Ben de bu marşın bestelenmesine değinmek istedim: Şiir seçildikten sonra sıra beste yarışmasına gelmiş. 1922’de yapılan yarışmaya 24 beste katılmış ve bugün söylediğimiz marşın bestecisi Osman Zeki Bey beşinci, Ali Rıfat Çağatay’ın alaturka üsluptaki bestesi birinci olmuş. Yıllar sonra Çağatay’ın müziği “Çok melankolik ve Garplı manada marş niteliğinden uzak” gerekçesiyle kaldırılmış ve 1930’dan itibaren Osman Zeki Bey’in marşı söylenmeye başlanmış. Marşın orkestra uyarlamasını Edgar Manas, bando düzenlemesini de İhsan Servet Künçer yapmış.
Etnomüzikolog ve araştırmacı yazar Etem Üngör, şöyle anlatır: “Cumhuriyet devrine kadar bir milli marş yaptırılması düşünülmemiş. Padişahların şahıslarına yaptırdıkları marşlar kullanılmış. Halk kitlesine mal edilmediği için bilhassa dış memleketlerde birçok defa güç durumlarda kalınmış, sıra bize geldiğinde topluluğumuz şaşkına uğramış, bazen de ‘bizim milli marşımız yok’ deme cesaretini göstermişler. Hatta bir futbol ekibimiz, yine böyle sıkışık bir durumda kalarak milli marş yerine ‘Hamsi koydum tavaya’ türküsünü bile okumuştur.”

Avrupa turnesi yapan ilk orkestra
Osman Zeki Üngör (1880- 1958), müzik tarihimizde çok önemli bir isim. Osmanlı saray bandosu, Mızıkayı Hümayun’da öğrenim görmüş. Zamanın önde gelen hocalarıyla çalışıp kemancı olarak yetişmiş. Mızıka-yı Hümayun Makam-ı Hilâfet Filarmoni Mızıkası’nın başkemancısı olmuş ve bu topluluğu bir senfoni orkestrasına dönüştürmüş. İşte bugünkü Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın temeli böylece atılmış. Başlıca keman konçertolarını da ilk kez Türkiye’de o seslendirmiş.
Mızıka-yı Hümayun’u 17 Aralık 1917- 31 Ocak 1918 tarihleri arasında, Birinci Dünya Savaşı’nın yoğun günlerinde, Viyana, Berlin, Dresden, Münih, Peşte, Sofya’yı kapsayan bir turneye götürmesi hayret vericidir. Turne dönüşünde orkestrayı bağımsız bir kadroya kavuşturup ilk kez saray dışında halka yönelik konserler düzenler. Bunlar Tepebaşı’ndaki Union Française salonunda, haftalık halk konserleridir. Cumhuriyet’in ilanından sonra orkestrası ile Ankara’ya gidip 11 Mart 1924 günü kentteki ilk senfonik konseri yapar. Topluluk daha sonra “Riyaseti Cumhur Musiki Heyeti”adıyla
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’na dönüşür.
İstiklal Marşı’ndaki gerek çok tizlere ulaşan sesler, gerekse sözün sese uyumu (prosodi) çok tartışıldı. Örneğin “şafak-lar-da”, “o- be-nim”, “benim-dir” sözcükleri hecelere bölünüp anlam yitiriyor. Yıllarboyu çeşitli müzik adamlarımız düzeltmeler önerdiler, ama yine eskisinden şaşmıyoruz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları