Yargı bağımsız olsaydı...

19 Mart 2016 Cumartesi

Pek nekre (esprili) bir kişi olan bir zamanların ünlü tiyatrocusu Muammer Karaca’ya (1906-1978) sormuşlar:
- Üstadım tiyatro ile opera arasında ne fark vardır?
- Basit, demiş üstat; tiyatroda biri havuza düşse hemen elinden tutup kurtarırız, operada aynı şey olsa adamın çevresinde rondo yapar ve koro halinde şarkı söylemeye başlarlar: “Kurtaralım! Kurtaralım!
Bir süredir, Meclis’te aynı rondo, aynı terane:
- Kaldıralım! Kaldıralım! Kaldıralım!
Kaldırılacak olan milletvekillerinin dokunulmazlıkları.
Konunun gündeme gelmesinin nedeni ise özellikle AKP ile MHP’nin teröre açık destek verdiklerini ileri sürdükleri HDP milletvekillerini dokunulur kılma isteği.
MHP’nin bu konuda gözü AKP’den daha kara. Onlar, konunun Meclis’e gelmesini, kendilerinin ve de AKP’nin oylarıyla doğrudan HDP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını istiyorlar.
Şu anda esip küfürme politikasını yeğleyen AKP ya da daha doğrusu Ahmet Davutoğlu ise 1994’te yaşananların da etkisiyle kürsü dışında, tüm dokunulmazlıkların kaldırılmasını öneren CHP’nin çıkışını fırsat bilip “hodri meydan!” diyor.
Ve bir yanlışlıklar komedyasıdır gidiyor.

***

Konuyu geçen cumartesi irdelerken, yanlış yaklaşımları belirtmeye çalışmıştım.
Her şeyden önce, HDP’lileri ve tüm potansiyel barış unsurlarını silahlı eylemin yanına göndermek yerine, zorlayarak barışçıl çözüm safına çekmek, daha önce yaşanmış olayların gösterdiği gibi en doğru yoldur. Silahlı terör örgütlerini müzakereye zorlamanın yolu da budur.
Yoksa onlar kendi başlarına hiçbir zaman barıştan yana olmazlar. Masaya oturmaları ancak buna mecbur kalmalarıyla mümkündür.
Kürt sorununun çözümü konusunda, atılması gereken adımların terör örgütünden bağımsız olarak atılması, demokrasi ve barış doğrultusundaki bütün potansiyel güçlerin birleştirilmesi ancak terör örgütünü müzakereye zorlayabilir. Tabii bunun yanında ek bir husus da, taraflardan birinin diğerini güç ile dize getirebilmesinin olanaksızlığının iki tarafça da iyice anlaşılmış olmasıdır.
Herhalde potansiyel barışçı çözüm unsuru olabilecek olan ve öyle olduğu zaman bölge halkından da daha çok destek bulacağını yaşayarak görmüş olan HDP’yi yanına çekmek yerine terör örgütü saflarına itmek akılcı bir çözüm olmasa gerek.
Özetle HDP’lilerin dokunulmazlıklarını kaldırmak akıl kârı değildir.

***

Milletvekili dokunulmazlığının yalnızca kürsüyle ve Meclis çalışmalarıyla sınırlandırılmasına gelince: Anayasanın 83. maddesinin ilk fıkrasında da belirtildiği gibi, Meclis’te ileri sürülen düşüncelerin Meclis dışında tekrarını da içermek kaydıyla, böyle bir sınırlama demokrasiye uygundur. Zaten gelişmiş demokrasilerde de uygulama bu yöne doğru gelişmektedir.
Yalnız dikkat buyurunuz, kuralları ve kurulları oturmuş demokrasiler için geçerlidir bu husus.
Yoksa, kürsü dokunulmazlığını da aşan, milletvekili dokunulmazlığı insanlığın tarihi içinde önemli bir süre halkın temsilcilerini, dolayısıyla halkı, hükümranın tasallutundan korumak için getirilmiş bir ek güvencedir.
Tarih boyunca, kürsü dokunulmazlığının milletvekili dokunulmazlığı halini alması, buyurgan iktidarların, hükümranı oldukları bağımlı yargı aracılığıyla, milletin temsilcilerine baskı yapmalarına karşı güvence oluşturmak kaygısından kaynaklanmıştır.
Yargının iktidar denetimine girdiği ülkelerde, milletvekili dokunulmazlığını, salt kürsü dokunulmazlığına çevirmek, milletin temsilcilerini iktidar - bağımlı yargı işbirliğinin keyfiliği karşısında, savunmasız bırakmak anlamını taşıyacaktır.
Bu açıdan CHP’nin “hodri meydan”ı akıldan, Ahmet Davutoğlu’nunki ise içtenlikten yoksundur.
Başbakan “yargıdan korkmuyoruz” derken içten. Onun içtenliksizliği yargıdan korkmamalarının nedeninde. Yargıdan korkmamalarının nedeni, yargının bağımsızlığı değil, tam tersine kendilerine bağımlılığı.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları