Sungu Çapan

Aile içi gerilimi

14 Mart 2014 Cuma

Geçen yılın beğenilen, ödüllü filmlerinden ‘Köksüz’ nihayet gösterimde

> Deniz Akçay’ın yazıp yönettiği, Ahmet Bayer’in görüntüleri, Ruşen Dağhan’ın montajıyla katkıda bulunduğu, sonuçta iyi yazılmış, oynanmış, çekilmiş bu “Köksüz”, bir ilkfilmden pek beklenmeyecek nitelikte, şaşırtmacalı bir seyir deneyimi sunuyor meraklısına, Başka Sinema salonlarında.

Geçen yılın İstanbul Film Festivali’nde “Seyfi Teoman En İyi İlk Film” ve Adana-Altın Koza’da “Yılmaz Güney” ödüllerini kazandıktan sonra yarışma bölümüne seçildiği Venedik’te de beğenilmiş “Köksüz”, biraz gecikmiş olarak bugün gösterime giriyor nihayet.
Yıllardır TV’ye dizi senaryoları yazagelen Deniz Akçay’ın ilk yönetmenlik denemesi “Köksüz” ilk bakışta, yer yer otobiyografik izlenimi verse de, aslında bütünüyle kurmaca bir senaryodan (İzmir’in Çamlıbel’inde) çekilmiş, alt-orta sınıftan bir aile içindeki gerginliği, çatışmayı konu ediniyor sevgiyle nefret arasında gidip gelen, marazi bir ana-kız çekişmesi fonunda.
Seyirciye 80 dakika boyunca insanın kusurlarından, sevgi-sevecenliğinden tahammülsüzlüğüne ve kıskançlığına dek panoramik, sorunlu aile içi manzaraları sunuyor.
Kocasının ani ölümünün ardından kendini tamamen dış dünyaya kapatıp TV ekranına hapsolduğu evine kapanmış, mutfakla, ev işleriyle haşır neşir, 3 çocuğuna buyruklar yağdıran, bezgin, huysuz, kaygılı, mutsuz anne Nurcan (Lale Başar), tüm aile reisi sorumluluklarını, bir ajansta çalışıp evin maddi gelirini sağlayan, sürekli denetimi altında tuttuğu büyük kızı Feride’ye (Ahu Türkpençe) yıkmış.
Evde kalmak sendromundan mustarip 32 yaşındaki Feride, işyerindeki arkadaşı, lise mezunu (ama boru tamirinden de anlayan, becerikli) Gülağa’nın (Sekvan Serinkaya) evlilik önerisini kabul edince kızını çok kıskanan Nurcan, makyajlı haliyle birkaç tüp ilacı ölümüne yutarak finaldeki (sokakta cümbür cemaat düzenlenmiş) düğün törenini katmerli bir melodrama çeviriyor.
Bir de ona dayatılan ve bir türlü üstlenemediği “evin erkeği” rolünden kaçıp ergen öfkesiyle ortalıkta serseri mayın gibi dolanan, annesiyle ipleri koparıp arabulucu ablasıyla da iletişimi sıfırlamış, ergenliğin labirentlerinde bata-çıka ilerleyen, cıgaralıkçı, tecavüzcü 17 yaşındaki asi oğul İlker (Savaş Alp Başar) var, evinde kaldığı arkadaşının (anası yaşındaki) annesiyle habire sevişen. Evin küçük kızı Özge’yse (Melis Ebeler) büyüklerinin hırçın, hoyrat bağırış-çağırışları arasında suskunluğu seçmiş
Çekirdek çıtlarken İlker’in direksiyonuna geçtiği babanın arabasıyla küçük Özge’ye bir tur attırmasıyla başlayıp, pek şablonlara yüz vermeksizin neredeyse hep çatışma halindeki anneyle çocuklarının ruhsal durumlarına odaklanan film, yönetmenin deyişiyle “Arada kalmış, hayatta kendine bir rol biçememiş, başkalarınca giydirilen rolleri taşımaya çalışan 4 karakter”in hikâyesini anlatıyor, gerçekçi mekânlarda, sahici diyaloglarla.
Kimi acemice yanlarına karşın tedirgin edici sahneleri, kanlı-canlı karakterleri ve sahici atmosferiyle derdini seyirciye geçiren “Köksüz”, yalın, basit ve dozunda seyreden, duru üslubuyla etkileyici olan, etkisini sürerek sonradan koyan, sıkı bir “ilkfilm” 
Yazıp yönettiği bu ilkfilminde, mayınlı araziden farksız aile içi gerilimini ve gerginliğini sağlam çizilmiş karakterlerle, gerçekçi saptamalarla, hakiki tınılamalarla perdeye taşımanın üstesinden gelen Deniz Akçay, oyuncularından da istediği verimi almış, Ahu Türkpençe’den gerçek ana-oğul Lale-Savaş Alp Başar’a dek.
Deniz Akçay’ın yazıp yönettiği, Ahmet Bayer’in görüntüleri, Ruşen Dağhan’ın montajıyla katkıda bulunduğu, sonuçta iyi yazılmış, oynanmış, çekilmiş bu “Köksüz”, bir ilkfilmden pek beklenmeyecek nitelikte, şaşırtmacalı bir seyir deneyimi sunuyor meraklısına, Başka Sinema salonlarında.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları