Transatlantik Dalaveresi

01 Nisan 2016 Cuma

Karşılandı mı, karşılanmadı mı; Obama ile görüşecek mi, görüşmeyecek mi; protestocuları “aaa, ooo, iiii” diye bağırarak susturma yönteminin mucidi kim; bu soruların hiçbirisi önemli değildir. AKP yönetimindeki Türkiye’nin durumunu biliyoruz çünkü. İtirazlar, durum değerlendirmeleri, düşünce özgürlüğü sorunu, Batı’nın Türkiye’yi kendi siyasi, işin aslını unutmayalım, bağımlılık çizgisinde tutma çabaları gözler önündedir. Bu nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ziyaretini tartışırken gözlerden kaçması muhtemel bir konuya değinmek, magazin boyutunun dışına çıkmak iyi olacaktır.

***

Erdoğan, Washington’da DEİK-Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı yemeğinde, ABD’deki Türk ve Amerikalı patronlarla bir araya geldi. Onları Türkiye ile ticareti artırmaya çağırdı. Konuşmasının en önemli bölümü ise şu sıralarda ABD ile AB arasında müzakere edilmekte olan bir anlaşmanın kapılarının Türkiye’ye de açılması ile ilgili olan kısmıydı. Bu anlaşma geçen yıl Korkut Boratav Hocamız tarafından dikkatlerimize sunulmuş olan TTIP yani Transatlantik Ticaret ve Yatırım Anlaşması’dır. (Mutlak Kapitalizm; Bir- Gün, 24.05.2015)

***

Erdoğan anlaşmayı şöyle anlattı: “Bu anlaşma ABD ve AB arasındaki ilişkilerin her alanda derinleştirilmesi için de bir vesile olarak görülüyor. Ticaretin kurallarını, üretim ve ürün standartlarını yeniden belirleyecek olan bu süreç, bir ticaret anlaşmasının çok ötesinde küresel anlamlar taşımaktadır. Ülkemizin bu anlaşmanın dışında bırakılmasını istemiyoruz.” Erdoğan çok haklı. Bu anlaşma küresel çapta çok derin anlamlar taşıyor. Derin anlam; yasama, yürütme, yargı yetkilerinin uluslararası güçlere, şirketlere devrinde gizlidir.

***

Erdoğan yönetiminin bu konuda herhangi bir kaygısı olmayabilir. Onlar zaten bu üç erkin içerde de tek elde toplanmasının “erdemine” inanıyorlar; uluslararası düzeyde ticaretimizi artıracaksa neden olmasın ki. Korkut Boratav Hoca öncülü Transpasifik Ortaklık Anlaşması TPP olan ve şimdi AB ile genişleyerek TTIP Transatlantik Ticaret ve Yatırım Anlaşması adını alacak, uluslararası anlaşma olduğu için de yasa hükmünde olacak kumpasla ilgili kaygılarını şöyle aktarmıştı: “TPP’yi kabul eden bir devlet, ülke sınırları içinde, diğer imzacı ülkelerin şirketlerine anlaşmanın öngördüğü geniş (neredeyse sınırsız) serbestliği sağlamakla yükümlüdür.”
Peki, anlaşmazlık çıkarsa ne olacak?

***

Şöyle olacak: “İhtilafların çözülmesi yargı erki ile ilgilidir. TPP, yargı yetkisini ulusal mahkemelere değil, tahkim kurullarına intikal ettirmektedir. Tahkim ise sadece yabancı şirket ve yatırımcılara sağlanan bir haktır; vatandaşlara değil… Hakemler, genellikle uluslararası şirketlerin hukukçularından oluşacaktır. Kararlar kesindir; temyiz yoktur.” Boratav Hoca aynı yazıda daha önce pek çok alanda boyun eğilmiş tahkim kurullarının kararlarını uygulama zorunluluğunun taraf devletin yürütmesinin boynunda olacağını anlatıyor. Erdoğan ise, siyasi magazin elemanları, “gezici koruma koroları” tarafından manşetlenmiş gezisinde “aman bizi bu anlaşmadan mahrum etmeyin” diyor.

***

Biz de merak ediyoruz, aktrollerle zenginleştirilmiş “koruma korosu” bu konuda da görev yapacak, Transatlantik dalaveresinin aslını, esasını gözlerden gizlemede de kullanılacak mıdır?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları