Amerika seferi

04 Nisan 2016 Pazartesi

Güzel Türkçemizde boşu boşuna “zorla güzellik olmaz” demezler. İcabında fazla ısrarla “kaş yapayım derken göz çıkartırsın”. Cumhurbaşkanı’nın “Amerika seferi” ve ABD Başkanı’yla tercümanlı 25 dakikaya tekabül eden gayriresmi 50 dakikalık temasının öyküsü, vecizelerimiz alt alta sıralanarak da anlatılabilir.
Lakin biz, memleketimizin ahval-i şeraiti için kara komediye dönüşen bu seferin manalarına bakalım. Malum, “Kırmızı Oda” fotoğrafından Türkiye’de devşirilecek “sandıkçı çoğunlukçuluk”, Obama’nın azarıyla duygusal “N’ayıııır, N’olamazzz” teessüfüne dönüştü. O zaman seferin “ederini” belirlemek şart oldu.

***

Türkiye kamu diplomasisi, Rusya ve İran’ın yokluğunda havada kalan bir nükleer zirveyi, beş günlük sefere dönüştürerek şu konjonktürde en ciddi hatayı yaptı. Misal Batı’da İslamofobiyle iştigal eden Obama’nın meşhur caminin açılışını Erdoğan’la yapmak istememesini idrak edemediler.
“Ilımlı İslam” yatırımından kendi çıkarlarına da işleyecek bir demokrasi devşiremeyen Batılılar, artık bizim diyarlarda nihayet siyasal İslamcılıktan kaynaklanan “sekülarizm/laiklik sorunu” görüyorlar. Trendleri de bu belirleyecek. Dolayısıyla PR’a kalkışacaksanız, CNN’den Christian Amanpour’la söyleşi mekânına Atatürk resmi koymak yetmez. Zaten İslamcı soslu idarenizde, güdümlü yargınız, ifade ve basın özgürlüğüne vurduğunuz prangalarla estirdiğiniz fırtına ortada. Demokrasiyi “liberal iklimde yola çıkılarak yeni model şeriat havalarının estiği durakta inilecek bir tren” gördüğünüzü idrak günleri de yakındır.

***

CNN söyleşisi tek başına halkla ilişkiler faciası olmaya aday. Türkiye’nin “Sultan”a biatçılık, çoğunlukçuluk ve hukuk devletinden uzaklık ile kurumsal demokrasiden nasibin alınmadığı bir sistemle yönetildiği, bu kadar iyi anlatılabilirdi! Bilmezsiniz ki, Batı’daki sistem “yönetici mevkilerdekilerin yeterince korunup kollanabildiği” değil “yeterince korunup kollanamadığı” bir sistemdir (namükemmellik ayrı yazının mevzusu). Dolayısıyla PR mülakatınızda “Bana hakaret ediyorlar” diyerek, açtığınız 1800 küsur davayı izah edemezsiniz. Gazeteci, akademisyen, çoluk çocuk demeden insanların içeri atılmasına akıl erdirmelerini bekleyemezsiniz. Eli kalem tutan akademisyenleriniz sırf bir barış bildirisine imza attıkları için tutuklanacaklarını bile bile ülkelerine dönmektedirler zira...

***

Oradaki sistemin köşe taşları gayet iyi bilirler; “terör”, bedelini insanların ödediği siyasal bir mefhumdur. Birilerinin politikalarının sonucudur. Dolayısıyla korumalarınızın gazetecileri tartakladığı 100 yıllık Brookings Enstitüsü’ndeki “terör” söyleminizle “sağır kulaklara” hitap edersiniz. Sonra “Kırmızı Oda”da, Obama’dan, Suriye’de ABD’nin elinde IŞİD’e karşı en etkili güç olan Kürtlerin öncülüğündeki SDG’nin Menbiç ve Rakka’yı alması için kenara çekilmeniz talebini işitirsiniz. IŞİD ve diğer radikal İslamcı örgütlere el altından yardımlarınız dünyanın gözüne girmişken, “koalisyondaki zoraki üyeliğiniz” dikkatlerden kaçmayacaktır. Kendi ülkenizdeki Kürt sorununu getirdiğiniz nokta da öyle.

***

Obama ziyarete son noktayı “altın vuruşla” koyarken, acizliğiniz “çamur medyanızın” başlıklarına sirayet eder. Reza kaptırıldığı için manşetlerinden ABD Başkanı’nı “stratejik düşman” ilan ederler. “Kırmızı Oda” fotoğrafıyla “şer ittifakını ters köşe” yapmaya kalkışırlar. ABD Başkanı’nın demokrasi, ifade ve basın özgürlüğü azarı karşısında “Obama yanlış yaptı” başlığına dökülen gözyaşlarıyla, kendi ahalilerinin gözüne batacak hale düşerler. Sözde anti-emperyalizm çereziyle kendi öksürüğünde boğulmak işte böyle bir şeydir.
“Kırmızı Oda”nın resmi budur. Amerika seferi siyasal İslamcı rejimin resminin iyice netleşmesine yaramıştır. Türkiye’nin İslam âlemine model gösterildiği günler çok geride. Bu artık siyasi muhaliflerini yok etmeyi hedefleyen bir dikta rejiminin 21. yüzyılın yeni anayasalı/anayasasız Ortadoğu sultanlığının resmidir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD’de darbe tehdidi 7 Eylül 2018
Zaharçenko darbesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları