Cumhurbaşkanına Hakaret de Yargılanıyor...

07 Nisan 2016 Perşembe

Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı 12 Şubat 2004’te, kamu görevlileri ve politikacılar için özel koruma sağlamama ve hakaret iddialarına hapis cezası vermeme sözünü tutmayınca, anlaşılıyor ki bu görev de yargıya düştü.
Karşıyaka 7. Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi Murat Aydın’ın, Türk Ceza Yasası’nın Cumhurbaşkanına hakareti cezalandıran 299’uncu maddesinin iptali için yaptığı başvuruyu bu kapsamda değerlendirmek gerektiğini düşüyorum.

***

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi zaman zaman üyesi ülkelerden birinin beşkentinde toplanarak sözleşmedeki ifade özgürlüğü tanımının kapsamını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarından yola çıkarak daha da genişletmeyi amaçlıyor. Hemen belirtelim ki komite, AKP iktidarı döneminde Ankara’da hiç toplantı yapmamış!
Komite toplantılarında alınan kararlar genelde tavsiye niteliği taşıyor. Uyup uymamak ülkelerin demokrasi anlayışına bırakılıyor.
Ama Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 12 Şubat 2004’te yaptığı toplantıda aldığı karar tavsiye değil “bildiri” olarak tanımlanmış. Yani bir tür bağlayıcılığı var. Konsey üyesi olarak Türkiye de bildiriye katılıp imzalamış ve uygulama sözü vermiş (!) Tutulmayan sözler arasında bildiriyi, yasama, yürütme, yargı ve medyaya iletme sözü de var.

***

Bildiriden kimi alıntılar yapalım.
“Çoğulcu demokrasi ve siyasi tartışma özgürlüğü, medyanın siyasi şahıslar ve kamu görevlileriyle ilgili olumsuz haber ve eleştirel görüşleri yayma hakkını da içeren, toplumu ilgilendiren konularda toplumun bilgilendirilmesini olduğu kadar, toplumun da bu bilgileri almasını gerektirmektedir.”
“Devlet, hükümet veya diğer yürütme, yasama veya yargı kurumları medyada eleştiriye konu olabilirler. Baskın durumları nedeniyle bu gibi kurumlar iftira ve aşağılayıcı demeçlere karşı ceza hukuku kapsamında korunmamalıdır. Ancak bu kurumlar böyle bir korunma hakkını kullandığında, bu korunma eleştirme özgürlüğünü kısıtlama amacıyla kullanılması gibi durumlardan kaçınarak, kısıtlı bir şekilde uygulanmalıdır.”
“Siyasi şahıslar, toplumun güvenine layık olmaya karar vermişler ve toplumsal tartışmaya konu olmayı ve böylece yapmış oldukları veya yapmakta oldukları görevlerine ilişkin olarak medya aracılığıyla yakın toplumsal irdelemeye ve olası kaba ve sert toplumsal eleştiriye konu olmayı kabul etmişlerdir.”
“Mizah ve hiciv tarzı, sözleşmenin 10’uncu maddesi ile koruma altına alınan şekliyle, toplum gerçekler hakkında yanlış yönlendirilmediği müddetçe, daha geniş bir düzeyde abartma ve hatta tahriğe izin verir.”
“Siyasi şahıslar ve kamu görevlileri kendi özel hayatlarının bir bölümüne toplumun dikkatini çektiklerinde, medyanın bu alanları irdeleme konusu yapmaya hakları vardır.”
“Siyasi şahıslar, şöhretlerinin ve diğer haklarının diğer bireylerinkinden daha fazla koruma altına alınması hakkına sahip olmamadırlar ve bu doğrultuda medyanın siyasi şahısları eleştirdiği durumlarda devletlerin iç hukukları çerçevesinde, medyaya daha katı yaptırımlar getirilmemelidir.”

***

Bildiri kapsamında hakaret ve aşağılamanın ceza davalarına değil hukuk davalarına söz konusu olması ilkesi de var. Dahası birisine hırsız mı denildi. Açar özel hukuk davasını, eğer haklıysa, hırsız değilse tazminatı da alır.

***

Ve bir talihsizliği de vurgulayalım.
Cumhurbaşkanına hakaret suçunun iptali isteğinin 7 Nisan’da görüşüleceği açıklanmışken, Cumhurbaşkanı’nın AYM Başkanı ile 5 Nisan’da bir araya gelmesi hiç şık düşmüyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları