İnsani özün fantastik dışavurumu: ‘46-Yok Olan’

08 Nisan 2016 Cuma

STAR’ın Pazar gece yarısına “gömdüğü” Serdar Akar-Ercan Mehmet Erdem ve Erdal Beşikçioğlu yaratısı 46-Yok Olan, bir Breaking Bad esinlenmesi olduğu spekülasyonları eşliğinde seyre merhaba dedi. Ama yine ileri sürüldüğü gibi, çalışmanın aslî esin kaynağının (ki bu, Breaking Bad için de söz konusu edilmiştir) “Dr Jeykll-Mr. Hyde” olduğunu düşünmek ve tartışmak daha uygun görünüyor.

Robert Louis Stevenson’un 1886 yılında yayımlanmış, 123 kez sinema ve televizyona uyarlanmış kısa romanı (“Strange Case of Dr. Jeykll and Mr. Hyde”), insana düalist yaklaşımın dinlerden düşünce sistemlerine kadar mevcut formülasyonlarından beslendiği söylenebilecek fantastik bir kurguyla karşımıza çıkar. Zerdüştlükten, Hristiyanlığa, İslâm’a kadar izi sürülebilen bu yaklaşım doğrultusunda, iyilik ve kötülüğü bir arada barındıran insani öz, “mutlak iyi” (Tanrı) ve “mutlak kötü” (Şeytan) tasarımlarıyla düşsel bir dışavuruma uğratılmaktadır denilebilir.

Stevenson da romanında insan doğasında olduğu ileri sürülen bu ikili karşıtlığa, yani iyilik-kötülük çatışmasına girer. Mr. Hyde, iyi, müşfik ve nazik bir insan olan Dr. Jeykll’ın kötü, şeytani, nefsani parçasıdır. Doktorumuz, bu parçayı aslında “tasfiye etme”, kendi içinden çıkarıp atma ve böylece “pirüpak iyi” olma hedefiyle işe koyulmuştur, ama evdeki hesap çarşıya uymaz. Çeşitli malzemeler kullanarak hazırlayıp içtiği ilaç önce onda iyilikle (Dr. Jeykll) kötülüğü (Mr. Hyde) ayırır, sonra da kötülük kontrolden çıkar ve iyiliği bastırarak kişiliğe hâkim olur.

46-Yok Olan’da da akış, buna çok benzer mahiyette. Uluslararası başarılara imza atmış bir genetik profesörü olan Dr. Murat Günay (Erdal Beşikçioğlu), içe kapanık, asosyal, hayatını mesleğine adamış ve elbette iyi mi iyi bir insandır. Bütün amacı, beş senedir bitkisel hayatta olan kız kardeşi Ezo’yu (Ayça Eren) hayata döndürmektir. Bu aynı zamanda 15 yıl önce babasının kendisi ve kız kardeşinin gözleri önünde öldürülmüş olmasından kaynaklanan suçluluk duygusunu aşmaya da yönelik bir çaba. Çünkü babası öldürülürken o hiçbir şey yapmamış, kardeşi de bu olayın şokunu atlatamadığı için antidepresan bağımlılığı sonucu bitkisel hayata girmiştir.   

Kız kardeşini bitkisel hayattan çıkarmak için, tam da “Dr. Jeykll-vari” tarzda hazırladığı ilacı, şaman ayinlerinde içilen bir suyla karıştırarak (bu su, beynin bitkisel hayata yol açan bölgesine etki etmektedir) önce kendinde dener, sonra da kız kardeşine içirir. Sonuç, “Mr. Hyde-vari” bir ikinci ve tabii kötücül karakterin açığa çıkmasıdır. İçine kapanık, asosyal, hatta “aseksüel” Profesör Murat’tan cesareti tavan yapmış, alabildiğine cüretkâr, kadın avcısı ve cani bir “yan” sökün etmiş ve “iyicil parça”yı da kontrolü altına almıştır. Kahramanımız, artık bir yandan kız kardeşini bitkisel hayattan çıkarıp yeniden var etmeye çalışırken diğer taraftan da (aynen Dr. Jeykll gibi) “kötü” yanını yok etmeye çalışacaktır.

Senarist Ercan Mehmet Erdem, psikolojiden sosyolojiye, din çalışmalarından felsefeye kadar açılan yelpazede tartışılan, insan doğasına ilişkin bu temel meseleyi çağımızın en revaçta alanlarından genetik bilimi/mühendisliğine eklemleyerek öyküleştirmeyi tercih etmiş. O, “kötülük problemi”ni hücre genetiğine, kromozomlara, DNA’ya bilim-kurgusal mahiyette bağlayarak fantastikleştiriyor. “46”, bilindiği üzere, insan kromozom sayısı. DNA, gen dizilimlerinden oluşan iki şeridin hücre içinde birbirine paralel sarmalandığı canlılık özü… Öyküde işaret edilen de öyle anlaşılıyor ki insandaki iyilik-kötülük sarmalı ile DNA “ikili sarmal”ı arasında bir bağlaşıklık olduğu ve işte alınan ilaç neticesinde ortaya çıkan bir “kırılma” (mutasyon) ile de kötülüğün “kopup” ortalığa sere serpe saçıldığı!..

Buradan çıkış yapılarak, Ercan’ın gayet ustalıkla hikâyeye yedirdiği kara-komedi unsurları eşliğinde ve Beşikçioğlu’nun Behzat Ç’deki anti-kahraman komiser tiplemesiyle ekranda edindiği birikimi, tiyatro sahnesinde “Bir Delinin Hatıra Defteri”ndeki performans deneyimi ile başarıyla harmanladığı bir oyunculukla yol alınıyor. Elbette diğer rollerde yetkin bir kadronun desteğini de kaydetmek gerekir.

İlgiye fazlasıyla değer bir yapım, ama maalesef ekranda izleyemiyorum, çünkü ertesi sabah erkenden dersim var! İnternet sağ olsun ve bu duruma düşürenler düşünsün!..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları