Zeynep Miraç

Harcında siyaset var

10 Nisan 2016 Pazar

Bugün Beşiktaşlılar için büyük gün. Yuvaya dönüyorlar. 60’larını sürenler için Mithatpaşa Stadı, daha genç olanlar için İnönü Stadı ve bundan sonra anılacak adıyla Vodafone Arena yeniden açılıyor.

2013’te stat yıkılıp inşaat başladığında yeniden bir ad karmaşası yaşandı. Taraftar arasında ‘kartal yuvası’ olarak anılan stadın adı ne olacaktı? İnönü olarak mı kalacaktı, değişecek miydi? Bazı Beşiktaşlılar eski kaptan, efsanevi Beşiktaşlı Şeref Bey’in adını önerdiler. Galatasaraylılar statlarına kurucuları Ali Sami Yen’in, Fenerbahçeliler eski başkanları Şükrü Saracoğlu’nun adını vermişken en doğrusu bu değil miydi?

Ama dönem değişmişti. Artık ne siyaset ne de vefa belirliyordu adları. Sıra kapitalizme geleli çok olmuştu. Yeni stadın kulağına Vodafone Arena’nın adı okundu bu kez.

BJK Başkanı Fikret Orman’ın ilk açılış törenini “O olmasa stadı açamazdık” dediği Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve devlet protokolüne yapıyor. Has Beşiktaşlılar bu ‘şükran’dan da ‘resmi açılış’tan da hoşnut değiller ama bu da stadın ilk siyasi tecrübesi değil. İlk kazmadan bugüne iktidarların elinde salınıp duruyor stat. Harcında demir ve çimento kadar siyasi manevralar da var. Değişip duran adı bunun en büyük göstergesi...

 

İki kere temel atıldı

Yıl 1936, dünyanın gözü Berlin’de. Hitler’in bir gövde gösterisine dönüştürdüğü Olimpiyat oyunları, devasa stadın içinden çıkıp dünyayı etkiliyor. O sırada İstanbul’da spor karşılaşmaları ya Taksim Kışlası’nın içine sıkışmış sahada ya da Çırağan’daki Şeref Stadı’nda yapılıyor. Bu yeni ülkenin şanına yaraşır bir stat arayışı bugünlerde gündeme geliyor. Seçilen yer, bir zamanlar Dolmabahçe Sarayı’nın ahırlarının bulunduğu alan. Ankara 19 Mayıs Stadyumu’nu tasarlayan mimar Paolo Vietti Violi projeyi çiziyor; ona Türkiye’den mimar, Fazıl Aysu ve Şinasi Şahingiray eşlik ediyorlar. Proje iddialı, stadın arkasına tenis kortları, iki tribünün birleştiği noktalara ise üzerinde heykellerin yer aldığı kuleler planlanıyor.

Ve temel 1940’ın 19 Mayıs’ında atılıyor. Ne var ki dünya savaşla çalkalanıyor, haliyle ekonomi de... Ta ki 1943’e kadar. Yine bir 19 Mayıs’ta bir kez daha temel atılıyor.

Dönem, Milli Şef dönemi. Banknotların üzerinde olduğu gibi pek çok yapının üzerinde de onun adı var. Ankara 19 Mayıs Stadyumu’nun açılışında “Türkiye’yi idare edenler; stadyumu en kıymetli mektep gibi her yerde kurmaya çalışacaklardır. Türkiye’nin istikbalini idare edecek olan genç nesil açık havada, açık meydanlarda yetişecektir” cümlelerini sarf eden İnönü’nün adı; bu ikinci temel atma töreninde İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Lütfi Kırdar tarafından yapıya veriliyor: “Milli Şefimiz Büyük İnönü memleket müdafaasının sportif bir gençlikle daha mükemmel yapılabileceğine, gençliğin bu statta kabiliyetlerini daha müsait şartlarla ispat edeceğine emindir. Sizlere müjdeliyorum ki, Milli Şefimizden yapılacak bu şehir stadımıza ‘İnönü Stadyumu’ ismi verilmesine müsaade verilmesini şehir namına rica ettim. Milli Şefimiz Büyük İnönü’nün bu ricayı kabul buyurmaları dolayısıyla stada ‘İnönü Stadyumu’ ismi veriyorum. Hayırlı olmasını dilerim.”

 

İlk gol Seba'nındı

İnşaat başlıyor, ancak ortada bir sorun var. Stadın arkasındaki gazhane, 1914 yılında bir Fransız şirketine 50 yıllığına kiralanmış. Şirket alanı boşaltmıyor. Bir tribünü tamamlanamamış stat, buna rağmen 19 Mayıs 1947’de açılıyor. İlk maç ise altı ay sonra, 23 Kasım’da oynanıyor. İsveç’in AIK takımıyla oynayan Beşiktaş’ın ve İnönü Stadı’nın ilk golünü –bundan 67 yıl sonra bu stattan uğurlanacağını bilmeyen- Süleyman Seba atıyor. Maç sonucu: Beşiktaş 2 - AIK 3.

Gazhanenin istimlak edilip stadın tamamlanması ise 1963 yılını buluyor. Böylece eski açık, kapalı, numaralı ve saha seviyesinin altında ancak futbolcuların ayaklarının görülebildiği duhuliyenin yanına yeni açık tribünü de ekleniyor.

Statta yeni olan sadece açık tribün değil. Tek parti rejimi sona ermiş, iktidarı Demokrat Parti devralmış. İsmet İnönü’nün resimleri banknotlardan, devlet dairelerinden kaldırılıyor. Stadın adında durur mu? Önce 1951 yılında İstanbul Belediye Meclisi’nde bir teklif kabul ediliyor: Yaşayan siyaset adamlarının adlarının sokak, meydan, spor sahası, okul ve benzeri alanlardan kaldırılacak.

Tam da o günlerde Mithat Paşa gündemde. Kanuni Esasi’yi hazırlayan, daha sonra Sultan Abdülaziz’in öldürülmesinde parmağı olduğu gerekçesiyle idam cezasına çarptırılan, sürgüne gönderildiği Taif’te öldürülen sadrazam Mithat Paşa... Gündemde olmasının nedeni ise ‘hürriyet kahramanı’ ilan edilerek iade-i itibara uğraması ve mezarının Taif’ten geri getirilmesi.

İstanbul Belediye Meclisi üyesi Saim Nuri Uray Meclis’e şöyle sesleniyor: “Hepinizin bildiği gibi Mithat Paşa hürriyet şehidi ve hürriyet kahramanıdır. Şehir stadımızın Dolmabahçe Sarayı karşısında bulunması, Türk gençlerine her spor karşılaşmasında Mithat Paşa’yı ve onun mücadelesini hatırlatacak, hürriyet idealinin bekçileri olan gençlere istibdatla hürriyetin mukayesesi imkânlarını verebilecektir. Mithat Paşa’nın kemiklerinin İstanbul’a doğru yol aldığı şu dakikalarda stadyuma verilecek Mithat Paşa ismi İstanbullu hemşerilerinin büyük ölüye bir hürmet nişanesi olacaktır. Stadyumun isminin Mithat Paşa Stadyumu olarak değiştirilmesini teklif ediyorum.”

 

Macar maçı efsanesi

Stat, bugün hâlâ anlatılan tarihi maçlara sahne olur. Bunlardan biri de 1956’da oynanan Türkiye-Macaristan maçı. Aylardan şubat, sert bir kış, sahada 70 cm kar. Macar takımı önce İzmir’e, sonra Ankara’ya götürülüyor. Bu oyalamalara rağmen kar bir türlü kalkmıyor. Hatta Milliyet gazetesi sahayı temizleme kampanyası açıyor, birçok okur gönüllü oluyor. 15 günün sonunda oynanıyor maç. Sonuç: 3-1. Dünyanın en iyi takımlarından birini Türkiye’nin yenebildiğine kimse inanamıyor. Avrupa basını bile! Skor ulaştığında olsa olsa Macaristan yenmiştir deyip haberi verip sonra Türkiye lehine düzeltiyorlar.

Zeminde kar engeli, 1968’de yine kendini gösteriyor. Bu kez Ajax Fenerbahçe ile karşılaşacakken balçık zemin maçı erteletiyor. Cruyff’un da aralarında bulunduğu takım İstanbul sokaklarında dolaşıp duruyor, hatta bir de trafik kazasına karışıyorlar. 1950 ve 60’larda çocuk olanların hâlâ Mithatpaşa olarak andıkları stat, eski adına İnönü’nün ölümünden sonra dönüyor. 1972’de CHP Genel Başkanlığı’nı İnönü’den alan Bülent Ecevit, sağ siyasetin önündeki en büyük engel. Adalet Partisi’ne yakın duran Tercüman gazetesi, Ecevit’in elini zayıflatmak için 1974’te vefat eden İnönü’yü öne çıkarmaya başlıyor. İlk günden itibaren sporun olduğu kadar siyasetin de sahasına dönüşen stat sürülüyor öne. Ve İstanbul İl Meclisi’nin 14 Ocak 1974 tarihli kararıyla stadın adı kulağına bir kez daha söyleniyor: İnönü.

 

Parkede basketbol

24 yıl sonra bir değişiklik değilse de eklenti geliyor. Stadın ilk golünü atan Süleyman Seba, Beşiktaş Jimnastik Kulübü Başkanı sıfatıyla Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ile yaptığı sözleşmeyle burayı 49 yıllığına kiralıyor ve stadın adı BJK İnönü Stadı’na dönüşüyor. (2010-11’de Fi-Yapı İnönü Stadı tabelasını da görecektir). İnönü Stadı yalnızca futbol maçlarına değil; boks, binicilik ve basketbolda karşılaşmalarına da ev sahipliği yapıyor. Kırkpınar yağlı güreşlerini de görüyor, sahaya parke döşenmesiyle basketbol şampiyonasını da.

Burada yapılan İstanbul’daki ilk stadyum konserinde Bryan Adams sahnededir. Ardından Guns N’ Roses, Metallica, Michael Jackson, Scorpions, Madonna, Tina Turner, Sting, Elton John, Rihanna ve Iron Maiden statta konser veriyorlar.

2004 yılında stat büyük bir tadilattan geçiyor, kapasitesi arttırılıyor. Ama yeterli değil BJK, 2013 yılında yepyeni bir stat inşası için karar alıyor. Son maç 11 Mayıs’ta Gençlerbirliği ile oynanıyor. Stat tamamen dolmuş, binlerce taraftar da dışarıda. Yarım yüzyıl önce rakip takım taraftarlarının birlikte maç seyredebildiği statta, artık sadece Beşiktaş taraftarının olması dahi huzuru sağlayamıyor. Dışarıda kalanlarla onları dağıtmaya çalışan polis arasında arbede çıkıyor. Sıkılan biber gazının dumanı tribünde açılmış “Çocukluğum, kavgalarım, hüzünlerim, sevinçlerim, hoşçakal gözüm, hoşçakal” pankartına kadar ulaşıyor. Bir daha İnönü Stadı olarak anılmayacak stadın son golünü ise Filip Holosko atıyor.

O dumanın bir süre daha stat çevresinde gezineceğini henüz kimse bilmiyor. Mayıs ayının sonunda Gezi direnişi başladığında stat çevresi savaş alanına dönüyor. İnönü Stadı’nın yıkımı için gelen iş makinesini ele geçiren Çarşı grubu, makineyle TOMA kovalayıp tarihe geçiyor.

Gelin görün ki gün geliyor, “Çarşı masum değildi” diyen BJK Başkanı, o günkü protestoların hedefinde olan Cumhurbaşkanı’na teşekkür ederek açıyor stadı. Yine aynı soru: Stat kimindir? Taraftarın mı, kulübün mü, siyasi iktidarın mı, parayı verenin mi?

Cevabı Yunus Emre versin:

“Mal sahibi mülk sahibi,

Hani bunun ilk sahibi,

Mal da yalan mülk de yalan ,

Var gel biraz da sen oyalan.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kendine müslüman 25 Haziran 2016

Günün Köşe Yazıları