Benim Trabzonum Bu Değil!

17 Mart 2014 Pazartesi

Yadırganmasın; Trabzon’u çok benimsememin özel bir nedeni var; 1950- 53 yıllarında Beşikdüzü Köy Enstitüsü’nde parasız yatılı okudum. O dönemin tüm Doğu Karadeniz çocukları gibi gözlerimi Trabzon’un o çok parlak kültür ışığına açtım. Bugün ise Trabzon’un içine düştüğü yürekler acısı durumu açıklayacak sözcük bulamıyorum; ve ülkemin de!

***

O yılların Trabzon’u, öncelikle, çok canlı bir çağdaş eğitim, kültür, sanat ve spor merkeziydi.
Çok nitelikli öğretmenlerin Cumhuriyetin değerleriyle yoğurduğu çocuk ve genç beyinler, aldıkları eğitimle ülkenin bilim, siyaset, hukuk ve ekonomi alanında yapacakları katkıya hazırlanıyor; şairler, ressamlar ve müzisyenler, yerel güzellikleri ulusal ve evrensel değerlerle başarılı bir biçimde buluşturuyordu.
Trabzon’da geçmişin imbiğinden süzülüp gelen çok kültürlülük egemendi; Rumca, Lazca, Ermenice dillerini bilenlerin Türkçede buluşmasını sağlıyordu. Ama o Türkçe, güzelim Trabzon Türkçesiydi; denize teniz; tenekeye de deneke denilen; top değil, dob diyen dillerin kentiydi Trabzon. Ve çok önemli bir nokta daha var; Trabzon değişik yerel dil, görenek ve geleneklerin birlikte yaşadığı olağanüstü bir dostluk, dayanışma ve kardeşlik kentiydi. Artvin’in akordeonu, Hemşin’in tulumu, Akçaabat’ın kemençesi birlikte çalınır, atabarı, horon ve sıksaray birlikte oynanırdı.
Sanatın ve sporun her dalı önemsenmekle birlikte, Trabzon’da futbol tutkusu o yıllarda da bir başkaydı; kentin Faroz ve Molos semtleri birer futbolcu fabrikasıydı.
Tüm Doğu Karadeniz yerleşim yerleri gibi Trabzon da, gerektiğinde hiç çekinmeden kendi kendisiyle alay edecek ölçüde kendine güvenen ve engin bir hoşgörüyle akla gelebilen her konuda gülmece üreten; gülen ve güldüren olgunlukta insanların kentiydi.

***

Ya bugün? Biliyorum ki Trabzon’un özü esas olarak sağlıklı kimliğini halkının tamamına yakınının benliğinde koruyor. Ancak kamuoyuna yansıyan görüntü hiç de düzgün değildir.
Dün, çocuklarının ve gençlerinin yaratıcı yeteneklerini geliştiren Trabzon nasıl oldu da gençlerini kefene sararak öldürmeye ve ölmeye gönderen bir ilkellik ikliminin, kin ve şiddetin zifosuna sürüklendi?
Dün, bilimin, kültürün, sanatın ve siyasetin bölgesel başkenti olarak topluma öncülük eden Trabzon, nasıl oldu da futbolu bile korkulu toplumsal çatışmanın tam ortasına atan bir kente dönüştü?
Trabzon bugünlere bir günde gelmedi; yıllarca körüklenen kin ve nefret duygularının birikimleri tepkileri ateşliyor. Sorunun çözümü, Trabzon sevdalılarına düşüyor.

***

Gerçekte bu kent yalnız değil; AKP sayesinde ülkenin her yeri Trabzon!
Büyük takımların taraftarları bir arada maç izleyemiyor; dinsel ve mezhepsel farklılıklar yeniden körükleniyor; HDP örneğinde görüldüğü gibi etnik düşmanlıklar ülkenin hemen her yerinde ürkütücü çatışma ateşlerine dönüşüyor.
Bu ortamda kimilerini yakından tanıdığım Ergenekon ve Balyoz tutuklularının özgürlüklerine kavuşmaları mutluluk ve gelecek için umut veriyor.
Diğer taraftan cinayet işleyenlerin, kamuoyunca bile açık-seçik bilinmelerine karşın, salıverilmelerini hangi adalet duygusu açıklayabilir? Bu ülkede adalet, o kadar adalet olmaktan çıkmış, adalet perisi o ölçüde körleşmiş ki, suçlularla suçsuzları içeri alırken de, salıverirken de, birbirinden ayıramıyor! Ya Gezi sırasında ve sonrasında öldürülenlerle ilgili olarak hiç işlemeyen hukuk?
Ya bugünler? Kimi insanlık dışı
iktidar yanlıları bir tarafa, toplumun hep bir ağızdan cinayet işleyenlerin tümü cezalandırılmalı istemiyle ve gözyaşlarıyla sonsuzluğa uğurladığı Berkin Elvan’ı, 269 gün önce, daha 15’inde ölüme gönderen polisi bulup cezalandıramayan hukuk düzeninin içine düştüğü boğucu bataklığa ne ad verilecektir?

***

Trabzon’umun ve ülkemin “şakasının hiç bitmeyeceği” günlere; Hrant’ın, Berkin’in ve diğerlerinin kayıplarının birleştiriciliğinde yelken açılması gerekiyor.
Bu hafta cuma günü kutlayacağımız Nevruz’un, adı gibi, bu topraklarda, önce insanlık ve vicdan, sonra da özgürlük, eşitlik, dayanışma, dostluk ve barış değerlerinin yeniden doğduğu, faşizan gidişe dur denilecek bir gün olmasını istiyorum.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları