Suyun Karar Günü

18 Mart 2014 Salı

O Kızılderili atasözü bugünler için söylenmiş sanki:
“Sular yükselince balıklar karıncaları yer; sular çekilince karıncalar balıkları... Kimin kimi yiyeceğine, suyun akışı karar verir.”
Balıklar ve karıncalar, silahlarını çekti, 13 gün sonra suyun vereceği kararı bekliyor.
“Büyük balık”, intikam duygusuyla dişlerini biliyor:
“13 gün sonra sular yükselecek. Karıncaların inlerine girip hepsini haklayacağım. O Haşhaşi liderlerini de...”
Karıncaların hocası ise yıllarca yeraltında çalışıp yerüstünde olup bitene kulak vererek yığınak yapmanın özgüveniyle Firavun”a sesleniyor:
“Darbecilerin 10 katı zulmediyorsun. Ama yarın sular çekilirse...”

***

Biz, balık da değiliz, karınca da... Suyuz. Yıllardır denize girdiğimizde balıklara, karaya çıktığımızda karıncalara yem olmuşuz.
“Su kirlenmesin, toprak deşilmesin” derken sudan da topraktan da kovulmuşuz.
Su kirlenmiş, toprak deşilmiş; bu yıkımı birlikte hazırlayanlarsa gün gelmiş birbirine girmiş. Şimdi, birbirlerine vurdukları darbelerden bitap halde bize dönüp, tarafı olmadığımız bu kavganın hakemi olmamızı istiyorlar.
Yükseleceğiz ya da çekileceğiz, ama neticede kimin kimi yiyeceğine 13 gün sonra biz karar vereceğiz.
Bense, o büyük gün gelmeden önce, 3 aydır süren meddücezirin sürmesini diliyorum sadece...
17 Aralık’tan beridir bir gün sular yükseliyor, balıklar karıncaları yiyor; ertesi gün sular çekiliyor, karıncalar balıkları hallediyor.
Bu meddücezir sayesinde suda, toprakta bir arınma ümidi yeşeriyor.
13 gün daha böyle giderse, ne balığın karınca yiyecek hali kalacak, ne karıncalar güç bulup balığa dalacak.
Su, akışıyla hepsini süpürüp berraklaşacak.

Elle Hareket Çekmenin Tarihçesi
Biz parmakların avuç içinde sımsıkı toplanıp gökyüzünü dövdüğü yumruklarla yetiştik.
Kimin hangi elinin havada olduğuna bakarak birbirimize giriştik.
O yüzden Başbakan’ın Bana el hareketi çektiler hiddetine aşinayız.
Erdoğan’ın hocası Erbakan, 1970’lerin başında Nizam Partisi’nde başlattı geleneği... Partinin amblemi, yüze dönük işaretparmağıyla havayı gösteren “bir işaretiydi.
Sonra o parti kapatılınca Hoca”, hızla yandaki parmağa geçti. Pilotların Her şey yolunda” anlamında kullandığı, başparmak havada işaretine döndü.
Ardından Türkeş, Azerilerden esinlenerek, Ergenekon efsanesine atfen kurt işaretini başlattı. İşaret ve serçeparmaklardan kulak yapıp diğer üç parmağını da birleştirerek elini kurt gibi ileri salladı.
12 Eylül’de parmaklar kırıldı; Özal avuçları birleştirerek yeni dönemi açtı.
Yeniler, parmaklarında yeni şekillerle geldi.
Öcalan, Churchill sayesinde dünya parmak literatürüne yerleşen zafer işaretini, İngilizce “victory”nin “V”sini kitlelere benimsetti. Erdoğan, Rabia işaretiyle parmak sayısını 4’e çıkardı. Ama onun iktidarından asıl akılda kalan el hareketi, hocasının havaya kaldırdığı işaret parmağını muhaliflerine doğru “Göstereceğim size anlamında sallaması oldu.
Haa.. bir de ses kayıtlarında duyulan ve tamamen duygusal anlam taşıyan, başparmağı bükülmüş işaretparmağına tatlı tatlı sürtme sesi...
Çok partili demokrasimiz, çok liderle çok parmak eskitti, ama galiba meydanları dalgalandıran bu işaretler içinde en kalıcı olanı, “elin Avarel’i” sayılan orta parmağın, iki yanda ikiz toplar gibi toplaşan dört parmağın arasından öfkeyle dikiliş işareti oldu
İzmir’de havalanan o parmak, yurttaşın alternatif işaretidir.
Hepsine toplu cevap mahiyetindedir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları