Aydın Engin

Film reklamı yapıyorum: Yitik Kuşlar

17 Nisan 2016 Pazar

Ülkenin bunca sorunu varken, mesela CHP, AKP bezirgânlarının dokunulmazlıklarla ilgili önergesine destek vereceğini açıklayıp kendi bacağına kurşun sıkmışken, AB değerlerini, mülteci akınını önleme hesabıyla ayaklar altına almaktan çekinmeyen Alman (Hıristiyan) Demokratlarını tırmıklamak varken bir sinema filmi üstüne yazmak da nereden çıktı filan mı dediniz?..
Yoksa zaten reklam fakiri Cumhuriyet’te bedava reklam yapmak da nereden çıktı filan diye mi sordunuz?
Haklı olabilirsiniz ama ben yine de Yitik Kuşlar filminin reklamını yapacağım…
Film üstüne sinema eleştirmenlerinin diyecekleri herhalde vardır. Senaryodaki kimi mantık kusurları, drama örgüsündeki belli belirsiz de olsa acemilikler, bazı uzamış sahnelerin filmin akışını ağırlaştırması üstüne söylenecekler benim değil sinema eleştirmenlerinin işi ve alanı.
Ben haddimi bilirim.
Dahası sözünü ettiğim kusurlara ağırlık vermeye filan da hiç niyetim yok. Ben harbiden ve lafı dolandırmadan Yitik Kuşlar filminin reklamını yapmak, görmeyenlerin mutlaka görmesini öğütlemek, bu dürüst (evet altı kalın çizilerek dürüst) ve cesur (evet, altı kalın çizilerek cesur) filmi övmek istiyorum.
Buyrun…

***

Yitik Kuşlar 1915 yılında Anadolu’nun bir Ermeni köyünde geçen bir öykü.
1915’te.
Yani İttihat Terakki milliyetçilerinin Anadolu’yu Türkleştirme projesini uygulamaya soktuğu yılda…
Yani Ermeni soykırımının başladığı günlerde…
Ne gelir aklınıza?..

***

Hele filmin iki yönetmeninden birinin ayrıca görüntü yönetmenliğini de üstlenen Aren Perdeci’nin, zaten adından anlaşılacağı üzere bir Ermeni olduğu öğrenilince -mesela buradan okuyunca- ne düşünülür?
Kan, ölüm, ölüm çığlıkları…
Aç, susuz, yorgun, bitkin yürüyen Ermeni çocuklar, yaşlılar, kadınlar…
Yol boylarında cesetler, cesetler, cesetler…
Zalim Türkler, çaresiz Ermeniler…
Bir bilinmeze doğru yürüyen Ermeni kafilelerinden genç kızları kendine cariye, çocukları köle olarak zorla alan Kürt beyleri…
Hayır…
Görmeyenler inanmayacak, görenler şaşıracak ama yukarıda saydığım sahnelerin hiç ama hiçbiri yok ve yine de Yitik Kuşlar 1915’i olanca acısı, zulmü, dehşeti ile anlatıyor…
Melodramlara özgü vıcık vıcık duygu sömürüsüne hiç, ama hiç kapılmadan iki küçük Ermeni kardeşin, Maryam ve Bedo’nun gözünden, sesinden, yüreğinden 1915!..

***

Tragedyayı seçkin müziği ve üst düzey estetiği ile daha da etkili ve acılı kılan bir filmin reklamını yaptım. Adı Yitik Kuşlar
Bana düşen filmin iki yönetmenine, Aren Perdeci ve Ela Alyamaç’a teşekkür edip alkış tutmak.
Size düşense film gösterimden kalkmadan sinemanın yolunu tutmak...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları