Ayşe Yıldırım

Bu bir suç duyurusudur

21 Nisan 2016 Perşembe

Sokağa çıkma yasağının sürdüğü Nusaybin’den haberler geçiyordu Meltem Oktay. Dokuz gün önce meslektaşı Uğur Akgül ile birlikte kaldığı yere polis baskın yaptı. DİHA muhabirleri oldukları için baskılara, gözaltılara alışıklardı, başlarına ne gelebileceğini biliyorlardı. Gözaltına alınırlarken de, Emniyet’te de fiziki saldırıya maruz kalıp tehdit edilmişlerdi. Suçları büyüktü, bölgeden haber geçiyorlardı... Oysa ne güzel susturulmuş bir medya yaratmıştı iktidar. Bölgede öldürülen sivil yoktu, nereden çıkarıyorlardı sivillere dönük saldırı olduğunu, çoluk çocuk insanların katledildiğini...

İki gazeteci savcılığa ve mahkemeye çıkarılana dek sosyal medya hesapları, tuttukları günlükler, haber notları incelenmişti bile. Ama bunlar yeterli olmamıştı ki “istihbarat raporları” ve “gizli tanıklar” devreye sokuldu. “Örgüt üyeliği”yle suçlanıyordu gazeteciler.

Sorular açıktı: “Ne zaman gazeteciliğe başladın?” “Neye göre haber yapıyorsun?” “Hiç sınır dışına çıktın mı?” “Türkiye dışında ideolojik ve basın eğitimi aldın mı?” “Neden Nusaybin’de bulunuyorsun?” “Sosyal medyayı hangi amaçla kullanıyorsun?”

“Gazeteciyiz, yaşananları haber yapıp halka duyuruyoruz” dediler haliyle. Yanıtları beğenilmedi, mahkeme Meltem Oktay hakkında tutuklama kararı verdi. Çünkü, “Örgüt üyeleriyle (YPS olarak bilinen sivil savunma birlikleri kastediliyor) rahat bir şekilde, habercilerin yararlanamadığı şekilde haber alma imkânını sağlamış”tı! Oktay, Mardin M Tipi Cezaevi’nde iddianamenin yazılmasını bekliyor...

Uğur Akgül hakkında ise yurtdışı yasağı ile denetimli serbestlik kararı verildi.

O halde ben de buradan suç duyurusunda bulunuyorum. “Habercilerin yararlanamadığı şekilde haber alma imkânı sağlayan” onlarca gazeteci daha var. Her gün hepimizin gözü önünde suç işliyorlar. Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın yurtdışı gezilerinde uçaklarına biniyor, yetmiyor birlikte fotoğraf çektirip çarşaf çarşaf yazılar yazıyorlar.

O “imkânlar” birçok gazeteciye sağlanmıyor oysa...

Başbakan ve bakanlarla özel sohbetler yapıp kulis olarak köşelerinde yazıyorlar...

Bu “imkânlar”dan da birçok gazeteci yararlanamıyor...

Lütfen onları da tutuklar mısınız? “Neye göre gazetecilik yaptıklarını”, “O uçağa neden bindiklerini” sorar mısınız?

Diyarbakır Sur’da sokağa çıkma yasağı sürerken zırhlı araçlarla ilçeye giren gazetecinin de “Orada neden bulunduğunu” yanıtlaması gerekiyor. Ya da milletvekillerinin, sivil toplum temsilcilerinin, gazetecilerin girmesine izin verilmeyen Yüksekova’ya JÖH ve PÖH timleri eşliğinde girip operasyon süsü vermek için bir evi patlattıran gazetecinin “Neye göre haber yaptığını, oraya neden gittiğini”, “O imkânları nasıl sağladığını” açıklaması gerekmiyor mu?

Meltem Oktay’ın ardından 15 Nisan’da gözaltına alınan bir DİHA muhabiri daha tutuklandı. Sakarya Üniversitesi öğrencisi de olan Muhammed Doğru ile birlikte DİHA’nın tutuklanan muhabir sayısı 8’e yükseldi. Dün de İdil’de iki DİHA muhabiri gözaltına alındı.

Tutuklanan gazetecilerin sayısı artarken basın özgürlüğünde geriye gidiş de hızlanıyor. Dün açıklanan Sınır Tanımayan Gazeteciler’in 2016 raporuna göre Türkiye basın özgürlüğünde geçen yıla göre iki sıra daha gerileyerek 180 ülke arasında 151. sıraya yerleşti. Örgütün ABD Direktörü Dephine Halgand, suiistimale, saldırıya uğrayan ya da tutuklanan gazetecilerin sayısının sıralamayı doğrudan etkilediğini söylüyor ve devam ediyor:

“Bu yıllardır böyle. Daha da kötüleşemeyeceğine inanırken her zaman hayret ettiğimiz sürprizlerle karşılaşıyoruz.”

“Ünlü bir Türk büyüğü”nün dediği gibi insan gerçekten hayret ediyor... Üstelik bu hayret sınırları bile aşıyor...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Son bir soru ve veda 13 Eylül 2018
Siyasal yangın 30 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları