Türkiye Sıfırlanırken!

16 Mart 2014 Pazar

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Türkiye’nin dış siyasasında “sıfır sorun” yaratılacağını söyledi. Türkiye’nin dış siyasasını sıfırladı.
Anımsarsınız Davutoğlu bu göreve getirilmeden önce Başbakan’ın baş danışmanıydı!
İçişleri Bakanı Efkan Ala İstanbul’da emniyetçilere, savcılara telefon ederek “yolsuzluk kayıtlarının silinmesini” istedi, yani “sıfırlanması” talimatını verdi.
Ala bu göreve getirilmeden önce Başbakanlık müsteşarıydı!
Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Hakan Fidan Suriye’ye silah taşıyan TIR’ları aramak isteyen sınır güvenlik görevlilerini yerlerinden aldırttı. Yani “sıfırlattı”.
Fidan bu göreve getirilmeden önce 2007’de Başbakanlık müsteşar yardımcılığı görevinde bulunmuştu!
Her üçünün de ortak noktası Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın karargâhında bir süre çalışmış olmalarıdır.
Demek ki “sıfırlamayı” Tayyip Efendi’den öğrenmiş olmalılar. Gerçekten Tayyip Efendi, oğluna da öğreterek “sıfırlama” işinin uzmanı olduğunu kanıtladı. Bakalım kendisini ne zaman sıfırlayacak?

Maktul-Katil..  
Dünkü bazı gazetelerde AKP’nin tam sayfa bir reklamı vardı. Reklamda Tayyip Efendi’nin “GENÇLİĞİ GELECEĞE TAŞIYORUZ” sözü sekiz sütunu kapsıyordu.
Aynı gazetelerin ön sayfalarında ise birkaç gün önce İstanbul Okmeydanı’nda katledilen Burak Can Karamanoğlu’na (22) ilişkin haberler vardı. Üç ay önce “askerden” gelmişti.
Ahmet Burak Erdoğan ise 11 Mayıs 1998’de ehliyetsiz olarak kullandığı arabası ile 41 yıllık ünlü ses sanatçısı Sevim Tanürek’e çarparak “katletmişti”. Üstelik bu olaydan iki yıl sonra “çürük” raporu alarak “askerden” de kaçmıştı. Raporda çürüklüğünün gerekçesi “cinsel organ kanseri” idi. Ama bir yıl sonra evlenmişti!
Burak Can bir “maktul” idi... Adaşı Ahmet Burak ise “katil” idi...
Burak Can vatanı için “askerlik” yapmıştı. Ahmet Burak ise “gemicikler sahibi” olmak için “askerlikten” kaçarak vatan görevini yapmamıştı.
Aynı reklam “YENİ TÜRKİYE YOLUNDA DAİMA İLERİ” sözü ile noktalanıyordu. Tayyip Efendi, genç Burak Can’ı mezara, oğlu Ahmet Burak’ı da gemicikleri ile “geleceğe” taşıyordu. Türkiye’de “ilerlemenin” yeni söylemi herhalde bunu gerektiriyordu!

Fezlekeler de Sıfırlanacak mı?
Adları yolsuzluklara karışan 4 bakanın fezlekeleri için tatildeki TBMM yarın olağanüstü toplanacak. AKP’liler fezlekeleri “sıfırlamak” için telaştalar. Neymiş fezlekeler gizliymiş! Ancak ilgili komisyon üyeleri görebilirmiş, tüm TBMM üyelerine sunulması gerekmezmiş!
AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, “Savcılığın tüm ekleri ile fezlekeleri” TBMM’ye gönderilmesinin yanlış olduğunu söylüyor ve “Ya savcılığa geri gönderilmeli ya da soruşturma komisyonu kuruluncaya değin gizli tutulmalı” diyor.
Öteki AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli de “fezlekelerin savcılığa geri gönderilmesi” görüşünü paylaşmakla kalmıyor, daha da ileri giderek “Rafa kaldırılmalısını” öneriyor! Yani “sıfırlanmasını”!
Adaleti temsil etmesi gereken Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ise “dosyaların yalnızca soruşturma komisyonu üyelerince incelenebileceğini” söylüyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da soruyor: “Peki, TBMM Genel Kurulu’nda milletvekilleri dosyaları incelemeden nasıl oy kullanacaklar?”
Kılıçdaroğlu, hâlâ Tayyip Efendi’nin demokrasisinin “sıfırlama” olduğunu, bu işin sıfırlamanın başuzmanına da uzanacağını algılayamamış galiba!

Çanakkale Geçilmez…  
Bugün Türkiye tarihinde önemli bir dönüm noktası olan “Çanakkale geçilmez” kahramanlığının 99. yıldönümü... Bu nedenle size yeni yayımlanmış bir kitabı tanıtalım.
Adı: Çanakkale Olmasaydı O Olmazdı...
Yazarı: Orhan Karaveli
Yayımlayan: Doğan Kitap
Sayfa: 205
Hasköylü Tevfik’in “güncesinden” yararlanılarak Çanakkale Savaşı tarihsel bir dizin olarak okura sunuluyor. Çoğu gönüllü, on binlerce Türk’ün savaştığı Çanakkale’de Mustafa Kemal zaman zaman düşmanlara süngüyle hücum komutu vermişti. Bunlardan birinde bir şarapnel parçası, göğüs cebindeki saatini parçalayınca kurtulmuştu? Ya kurtulmasaydı!

***

Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız’a bir öneri... Meclis’e sunulan 17 ve 25 Aralık tarihli fezlekeler ile internete sızan ve sayısı şimdiden 50’ye yaklaşan telefon kayıtlarını bir kitap ve CD olarak okurlarımıza sunsak derim.
Böylece 99 yıl öncesinin “kahramanları” ile bugünün “kahramanlarını” Türk halkı kıyaslamış, siyasal tarihe toplu bir belge de sunulmuş olur. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları