Cumhuriyet, Cumhuriyet’e çok yakıştı…

25 Nisan 2016 Pazartesi

Bugün kullandığım başlıktaki iki ‘Cumhuriyet’ sözcüğünden hangisinin gazete, hangisinin ise devletimiz anlamına geldiğini sorgulamak, kanımca gereksiz. Çünkü TBMM’nin açılışından bu yana geçip giden neredeyse yüz yıl boyunca bu iki sözcük aynı zamanda kavramlaştı; ya da, deyiş yerinde ise, birbirinin olmazsa olmazını oluşturdu. Gazete olarak Cumhuriyet, Devlet Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün rahmetli Yunus Nadi’ye direktifi üzerine yayın hayatına başlamıştı. Bu nedenle, her iki ‘Cumhuriyet’in DNA’larının zamanla bir özdeşlik yörüngesine oturmuş olması kimseyi şaşırtmamalıdır.
Buraya kadar yazdıklarımdan, gazete olarak Cumhuriyet’in hep ‘devlet’in savunuculuğunu yaptığı anlamı kesinlikle çıkartılmamalıdır. Tam tersine, Cumhuriyet gazetesi zaman oldu, gerekli gördüğü yerde devletimizin işleyişi karşısında en eleştirel tutumları almaktan da çekinmedi. Hatta bu nedenle, yine kimi zaman başına gelmedik kalmadığı da oldu. Ama bu yol kazaları, gazeteyi rayından çıkartmadı. Çünkü o raylar, milli mücadele ile birlikte doruğa tırmanan Anadolu İhtilali’nin ruhuyla döşenmişti.

Cumhuriyet ve ‘Aydınlanma…’
Cumhuriyet gazetesi, çağdaş uygarlık düzeyine Türkiye Cumhuriyeti olarak ulaşmanın yollarını hep Aydınlanma hedefine varmakta aradı. Bu uzun ve zahmetli yoldan onu saptırmak isteyenler de her defasında sağlıklı bir organizmanın kendisine zararlı öğelere direnmesi gibi, saf dışı edildiler ya da kaldılar.
Bugünkü iktidar, özellikle son yıllarda gittikçe artan bir hız temposuyla, Mustafa Kemal’in Anadolu İhtilali’nin ve onun katıksız ürünü olan Cumhuriyet’in temellerini yıkmak peşinde. Bu amaca erişmek için de 1923’te kurulan ‘ulus-devlet’in ‘ulus’ öğesini yozlaştırmak için akla gelebilecek ve gelemeyecek bütün yollara başvurmakta. Bir ulusu ulus olarak ayakta tutan değerleri ve araçları, başta ulusal günler ve bayramlar olmak üzere, yozlaştırmak, önemsizmiş gibi göstermek ve yakın tarihten neredeyse silmek ise bu yolların başında geliyor. Bu bağlamda işe yanılmıyorsam 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı ile başlandı. Onu Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına yönelik ‘olmasa da olur’ çabaları izledi. Ve geçen günlerde bu çabalar, Türk ulusunun Sevr paçavrasına tarihsel yanıtı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluş yıldönümüne kadar uzandı.

Cumhuriyet gazetesinin tarihsel yanıtı ve misyonu…
İşte tam bu noktada Cumhuriyet gazetesi, basın tarihimizde her zaman altın harflerle kalacak olan bir karara imza atıp onu uyguladı. Şehitleri bahane ederek 23 Nisan resepsiyonunu iptal eden TBMM yönetiminin bu kararına karşı çıkarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentinde bir ‘alternatif resepsiyon’ düzenledi.
Gazete yönetiminin bu uygulaması, bundan böyle hep akıllarda kalmalıdır. Çünkü gazete, TBMM’nin bugünkü yönetimine şu mesajı vermiştir: “Siz, bu davranışınızla çatısı altında varlık kazandığınız o yüce kuruma ters düştünüz! Çünkü iptal ettiğiniz toplantı, aslında sadece size değil, fakat bütün bir ulusa ait bir değerdir. O nedenle biz de bu gerçeğin ışığında yalnızca ulusun söz sahibi olduğu bir girişimi gerçekleştiriyoruz!”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları