Doğu batı yer değiştirse...

28 Nisan 2016 Perşembe

Hiç ama hiçbir şey bilmiyoruz. Sadece bize gösterilenlere bakıyoruz ya da bakar gibi yapıyoruz. Uluslarası PEN Dünya Yazarlar Birliği, Kürt PEN ve PEN Türkiye Merkezi’nin Diyarbakır’daki iki günlük “Barış Buluşması” bir kez daha bu gerçeği bana kanıtladı. Okudunuz umarım 3 gün boyunca Işıl Özgentürk bu gazetede Diyarbakır Sur içindeki durumu dillendiren bir yazı dizisi yaptı. Benzer gözlemleri dillendirmek istemiyorum. Ne söylesek, ne yazsak, gerçeği, hakikati anlatmakta eksik ve yetersiz kalacağımın bilinci içinde duruma bir de şöyle bakalım diyorum...
Futboldan hiç anlamayan biri olarak mesela dedik Bursa Spor Diyarbakır’a gidiyor ve de kalacak otel bulamıyor, çünkü Diyarbakır’da hiçbir otel onlara oda vermek istemiyor, çadırda gecelemek zorunda kalıyorlar... Ya da Ankaragücü Amedspor karşılaşması Diyarbakır’da ve o da ne, elleri gümüş yüzüklüler şeref tribününde Ankaragücü yöneticilerine saldırıya geçip hastanelik ediyor!
Mesela İzmir’desiniz on yaşındaki çocuğunuz kapının önünde sokakta oyun oynarken vuruluyor ve siz onu günlerce ne hastaneye ulaştırabiliyorsunuz ne de son nefesini verdiğinde gömebiliyorsunuz. Çünkü Ege’de 7 il, 22 ilçede çok uzun süredir ucu açık sokağa çıkma yasakları var...
Diyelim İzmir ve çevresinde 2 milyon insan bu yasaklardan etkilenmiş, insani yaşam koşulu kalmadığından evlerini terk etmiş... Yasak bitti dendiğinde, evlerine döndüklerinde karşılarında bir harabe, evleri yok. İçindeki eşyalarını Ege kıyılarından toplamaya çalışan insan manzaraları... Mesela Eskişehir’desiniz; PKK bombalar endişesiyle kimi mahalle ve müzeleri; devlet operasyon düzenler korkusuyla kimi müze ve mahalleleri boşaltmak zorundasınız...

Annelerin dileği
Yok sürdüremeyeceğim... Demek istediğim biraz empati! Ya da orada çevremi saran acılı annelerin deyişiyle: “Keşke şehit analarıyla, biz çocukları öldürülenler bir araya gelsek...” temennisi!!! Kendinizi öldürülenin yakını, evi yıkılan, mahallesi yok edilen insanların yerine koymanız. Asker, polis ya da sivil, öldürülen onca gencin acısı ve ateşi, inanın aileleri için birbirinden hiç farklı değil! Benim için de öyle!
Genç, çocuk, yaşlı, erkek, kadın hepsinin ortak paydası yoksul çevrelerden geliyor olmaları. Farkındaysanız savaşa karar verenlerin, şiddeti, çatışmayı savunanların ya kendi çocukları yok ya da kendi çocuklarının asla savaşa gitmeyeceklerini bilmenin rahatlığı ve güvencesi içindeler...
“Barış Buluşması” boyunca Diyarbakır’ın özellikle Sur’daki yasaklı ve yasaksız harabeye dönüşmüş sokaklarında yürürken aklımdan çıkmayan bunlardı.

Silahları bırakma çağrısı
Buluşmamızın sonunda, yazarlar, gazeteciler olarak, insan haklarını, düşünce ve ifade özgürlüğünü savunmak, PEN Dünya Yazarlar Birliği ilkelerine sahip çıkmak, barışın alanını genişletmek, silahların susması ve şiddetin sona ermesi için ısrar ve inatla, kalıcı ve onurlu bir barış için çağrıda bulunduk. Çağrımız özetle şöyleydi:
Çatışmanın tüm taraflarına silahları bırakma ve diyaloğa geçme çağrısı...
Herkesin insani yaşam hakkına ve vatandaşlık hakkına ve özgün kimliğine saygı...
“Bu savaşa karar verdik” diyenlerin bu karardan bir an önce dönmelerini ve bu konuda açıklama yapmaları (Bu tümceyi kimler kullandı ve kullanıyorsa, sözümüz onlaradır... Z.O.)
Barışa en çok ihtiyacı olanlar savaşın ortasında kalıp savaşın tüm tahribatını, acısını yüklenmiş olanlardır. Bu kadim toprakların doğası, insanı, köy, kasaba ve kentleri daha çok tahrip edilmeden, bir an önce herkesi, her kurumu, tüm hükümetleri, kalıcı ve onurlu barış çağrımıza destek olmaya ve bu yolda çaba göstermeye davet ediyoruz. (Değerlendirmemizin tümünü PEN Türkiye Merkezi sitesinde bulabilirsiniz.)  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları