Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Dindar Devlet (!)
Aynı zamanda Cumhurbaşkanı vekili olan TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın “dindar anayasa” önerisinin “kişisel görüş” ya da “ortamdan etkilenerek söylenmiş bir söz” olarak nitelendirilmesini, kendisinin aklına ve deneyimine hakaret etme anlamına geldiği kanısındayım.
Çünkü Kahraman’ın Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) Başkanlığı’ndan bu yana eylemli olarak dindar bir devlet oluşturma konusunda çaba harcadığı, olsa olsa “dinsiz komünistlere ölüm” saplantısını törpülediği söylenebilmektedir.
Siyasal tarihimize “Kanlı Pazar” olarak geçen pazarlardan biri de Mehmet Şevket Eygi’nin yayımladığı Bugün gazetesinin kurguladığı “toplu sabah namazları” kapsamında, MTTB Başkanı İsmail Kahraman’ın önderliğinde 16 Şubat 1969 tarihinde yaşanmıştı. Eygi’nin yazdıklarını ve Kahraman’ın söylediklerini alıntılayacak yerim yok. İnternete girip “Mehmet Şevket Eygi” ve “MTTB” yazınca kolayca ulaşılabiliyor.
Şu bir gerçek ki hedef Atatürk’tür. Çöken Osmanlı’yı dirilteceğine Cumhuriyet’i kurmuş olması, hilafeti sonlandırmış ve laikliği getirmiş, harfleri değiştirmiş olması, AKP’nin de içinde yer aldığı kimi çevrelerce affedilmez bir yanlış olarak görülüyor.
Atatürk’ün gerçekleştirdiği ulusal başarıları ve devrimleri yok sayma eğiliminin uygulamaya dönüştürüldüğü bir süreç yaşıyoruz. Ama şu da bir başka gerçek ki başarıya ulaşmaları olanaksız...
***
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kendi anayasasını yapma çalışmaları sürerken, Kahraman’ın açıklaması ayrı bir önem taşıyor. AKP içindeki tartışmaları Abdülkadir Selvi dünkü köşesinde şöyle anlattı: “AK Parti ‘dindar anayasa’ tartışmasına girmek istemiyor. Ama anayasalar toplumsal mutabakatı sağlayan en üst metinlerdir. Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzde 99’u Müslüman olduğuna göre İslam dinine ve Allah inancına bir vurgu yapılması tartışılıyor.”
Olasıdır ki Kahraman, bu tartışmaya bir katkı sağlamayı da düşünmüştür.
***
Türkiye’nin yaşadığı önemli sıkıntılardan biri de “sözcük” ile “terim” ve “deyim” kavramları arasındaki farkı yok sayma geleneğidir.
Oysa öyle sözcükler vardır ki “terim” niteliği kazandığında sözcük anlamlarının dışında bilimin süzgecinden geçmiş kesin bir anlam yansıtır. Hatta aynı sözcükler, bilim dallarına göre terim olduklarında ayrı şeyleri tanımlarlar.
Sözlüklerle yetinirseniz “laiklik” ile “sekülerliği” aynı kaba koyma yanlışını yapabilirsiniz. Bundan yararlananlar ya da laikliği yozlaştırmak isteyenler “laikliğin tanımı yok” diye karşınıza çıkabilirler.
Laik devlet; resmi dini olmayan, çeşitli dinlere mensup olanlar arasında yasalar önünde hepsine eşit davranarak işlem yapan devlettir.
Seküler devlet ise; kurumsal açıdan din-devlet kaynaşmasının yer aldığı, devlet tarafından desteklenen resmi kiliseleri olan, ancak kamusal hayatla hukuk düzenlerinde bu dinlerin etkili rolleri olmayan devlettir.
İslamiyet gibi bu dünyayı da düzenleyen kuralları olan bir dinin yaşandığı Türkiye’de laiklik, sultanlığa geçilmeyecekse olmazsa olmaz değerindedir. Laiklik yoksa, ulusal egemenlik de, demokrasi de yok demektir.
***
İlgilisine not: Anayasa Hukuku / Erdoğan Teziç / Beta / Nisan 2015, 20. Bası
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Özel yeni üye kampanyasını başlattı
- Bugün 23 Nisan! Arşiv görüntüleriyle Meclis'in açılışı..
- Erdal Sağlam'dan ekonomi analizi!
- Belediye başkanı 'sıkıntı olmayan belediyemiz yok' dedi
- Özdağ'dan hükümete Dünya Bankası tepkisi
- Meclis'te gerilim
- Tarım Bakanlığı'nda 'Suriyelilere kadro' iddiası
- Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ne zaman görüşecek?
- Davutoğlu'ndan yanıt
- Kırmızı ete yüzde 40 zam! Yurttaş isyan etti
En Çok Okunan Haberler
- 'Müzakere edilmez!'
- Erdoğan ve Steinmeier'ın diyaloğu gündem oldu
- ‘Haddini bilsin, tepemin tasını attırmasın’
- 'Bir milletvekilliğine her şeyi sattın'
- Neler konuşuldu?
- CHP’nin yükselişi sürüyor
- Mehmet Ali Yılmaz evinde ölü bulundu!
- 'AK Partili bakan yardımcısının toplam maaşı...'
- Mehmet Ali Yılmaz'ın ailesinden açıklama
- Son mesai saatinde 4.5 milyonluk fatura kesilmiş