Cumhurbaşkanına hakaret davası

29 Nisan 2016 Cuma

Aslında bugün Murat Somer’in Kürt sorunu için önerdiği çözümlere gelen mektuplar üzerinden bir değerlendirme yapacaktım...
Ama ülkede olaylar o denli hızlı gelişiyor ki, köşe yazarı olarak güncelliği korumakta zorluk çekiyorum...
Dünkü yazımı da ağır bir grip dolayısıyla yazamayınca, vakit geçirmeden, güncelliğini yitirmeyecek olan Kürt Sorunu konusunu bir gün daha erteleyip başka önemli, çok önemli bir konuyu ele almak istedim:
Tarihte görülmedik sayıda kendisine hakaret edildiği iddiası ile dava açan Cumhurbaşkanı, vatandaşlarına her istediği hakareti edebilir mi?
Lütfen şu sözcüklere bakınız:
Ahlaksız
Alçak
Zalim
Cahil
Tiksinti verici
Vatan haini
Lümpen
Kapkaranlık
Terör örgütünün maşası
Mandacı artığı
Ruhu kirlenmiş
Cumhurbaşkanı bu sözleri, ülkemizin Güneydoğu’sundaki olaylar üzerine bir bildiri imzalayan ve sayıları 1128’den hızla 2.000’i aşan kişiler için söylemiş.
İmzacılardan Prof. Baskın Oran, bu sözler üzerine Erdoğan’a karşı hakaret davası açmış.
Böylece ortaya çok ilginç bir durum çıkmış:
İktidarın etkisinde olduğu için bütün saygınlığını yitiren ve bizzat HSYK Başkan Yardımcısı tarafından bile eleştirilen yargı, bu davada Oran’ı haklı bulursa, Cumhurbaşkanı’nı mahkûm edecek; böylece Cumhurbaşkanı, vatandaşlarına hakaret eden bir yönetici olarak tarihe geçecek.
Yok eğer Cumhurbaşkanı’nı beraat ettirirse de, bu sözlerin hakaret olmadığı ortaya çıkacak ve vatandaşlar da Cumhurbaşkanı için artık bu sıfatları kullanabilecek!
Hani, “İki ucu da pis değnek” veya “Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık” derler ya, işte öyle bir durum!

***

Okurlarım bilirler, adaleti yozlaştıranlar için, burada sürekli olarak “Yapmayın, ileride adalet size de lazım olur” diye yazarım.
Bu olayda, “ileriyi” beklemeye gerek kalmadan, yargıya yol gösteren ve hatta emir veren bir Cumhurbaşkanı’nın, AİHM’nin evrensel adaletine sığındığını gözlemliyoruz:
Cumhurbaşkanı’nın avukatları “(İfade özgürlüğü) Devletin veya nüfusun bir bölümü için saldırgan, şoke edici veya rahatsız edici bilgiler ve düşünceler için de geçerlidir ve bunlar olmaksızın demokratik toplum olmaz” diye savunma yapmışlar.
Gerçekten de AİHM ve AYM içtihatlarına göre, eleştirilerin, toplumun bir bölümünü rahatsız ve hatta şoke etmesi nedeniyle bile ifade özgürlüğü kısıtlanamıyor.
Üstelik eleştirilenlerin politikacı olması, sert eleştirilere daha da müsamaha ile bakılmasına yol açıyor.

***

Tam yazıyı noktalamıştım ki, KaranÇetinkaya kararı geldi...
Geçmiş olsun Türkiye!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları