AKP: Hem iktidar, hem muhalefet!

02 Mayıs 2016 Pazartesi

Geçen hafta sonu Meclis Başkanı’nın yeni anayasa dindar olmalı çıkışı, siyasetin bir gerçeğini yeniden su yüzüne çıkardı. Ülkenin iki numaralı yöneticisine içerikli, kapsamlı muhalefet, iktidar partisinden geldi.
Muhalefet partilerinin sözcüleri bu olayı tümüyle kişisel tutarak Meclis Başkanı’nın istifasını istedi. Buna karşı Cumhurbaşkanı ve diğer AKP sözcüleri, laikliği var güçleriyle savundu (?!) O kadar ki Cumhurbaşkanı’nın beş yıl önce başbakan olarak gittiği Mısır’da söylediği laiklikle ilgili sözleri büyük övgülerle topluma sunuldu.
AKP içinden gelen Meclis Başkanı’na muhalefet sonucu toplum büyük bir kaza atlatmışçasına rahatladı!

Yazılsa ne olur?
Ülkedeki gelişmelere ve Meclis Başkanı’nın konuşmasının içeriğine bakılırsa görülür ki anayasanın dindar olmasının nesnel dayanakları fazlasıyla var.
Yıllardır Cumhuriyetin kazanımları bir bir aşındırılıyor. Hukukun üstünlüğünden ve çağdaş eğitimden artık söz edilmiyor; sermaye sahipliğinin siyasal İslamcı yönde el değiştirmesi gerçekleştiriliyor. Din ve inançlar karşısında yansız duran devlet yönetiminin yerinde yeller esiyor. Düşünce özgürlüğü, AKP zihniyetinin kutsal saydığı davaya kurban ediliyor; kadın-erkek eşitliği tümüyle unutturuluyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın son yıllarda elde ettiği derinlik ve genişlik; İslamcı vakıfların bu ülkenin çocuklarının ve gençlerinin bedenini; ruh sağlığını ve beynini ezen ve tümüyle denetimsiz bırakılan işlemleri, dindar gidişin temellerini oluşturuyor.
Dahası, AKP Türkiyesi’nde artık Cumhuriyetin temeli olan bilimsel bilginin yol göstericiliğinden, çoğu bilim kurumlarında bile söz edilmiyor
Böyle bir ortamda Meclis Başkanı dindar anayasa isteğini çok sayıda örnek ile temellendiriyor; yürürlükteki anayasada din dersleri mecburidir ve anayasanın inanca dayalı bir yapısı vardır, diyor.
Türkiye’de siyasal İslam o anayasanın şemsiyesi altında yükseldi ve bugünlere geldi.
Yukarıda vurgulanan ve çok daha fazlası yaşanan oluşumlar ortadayken yeni anayasaya dindar yazılsa ne olur, yazılmasa ne olur?!

Gitti gidiyor…
Cumhuriyet gidiyor. Cumhuriyetin kazanımları tek tek yok edilirken toplum uyutuluyor.
Kamuoyunun gözleri, kulakları ve giderek aklı AKP içindeki tümüyle boş kavga ve tartışmalardan bir umut bekleme noktasına gelmiş bulunuyor.
Meclis Başkanı’nın dindar anayasa önermesi yaptığı günlerde Başbakan’ın görevinden ayrılacağı ve yerine filanca bakanın geleceği savı, üstelik içeriden bir gazeteci tarafından kamuoyuna pompalanıyor. Onca deneyimle tümüyle anlamsız olduğu görülmüş olmasına karşın, AKP içindeki değişik görüşler, nasılsa, basın-yayında birilerini olağanüstü heyecanlandırıyor. Buradan aklını yitiren topluma umut çiçekleri dağıtılıyor.
Yılların iyi AKP’li-kötü AKP’li oyunu devam ediyor. AKP bir kez daha ve iyice aklanıyor; hiçbir gerçekliği olmamasına karşın laikliği ve demokrasiyi özümsemiş bir AKP yaratılıyor. Siyasal İslam da daha ileri bir aşamasına taşınıyor.

***

Ülkemizde siyasetin, bilimin ve basının büyük bölümünün içine düştüğü çürümüşlüğün yepyeni bir örneği olduğu için ve sizden özür dileyerek şu notu yazmak zorundayım:
MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Semih Yalçın’ın, MHP’ye kayyım atanmasına ilişkin olarak hakkımda ileri sürdüğü (MHP Genel Merkezi Basın Birimi 22 Nisan) ve basına da yansıyan (Milliyet Portal, 22 Nisan; Sabah, 27-28 Nisan) iddialar tamamıyla yalandır. Bu konuda ayrıca gerekli yasal girişimlerde bulunulmaktadır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları