Olaylar Ve Görüşler

Yeni Çernobil’ler olmasın

03 Mayıs 2016 Salı

Yirminci yüzyılın ilk büyük nükleer kazası olarak nitelendirilen Çernobil’deki reaktör patlamasının üzerinden tam 30 yıl geçti. 30 Nisan 1986’daki nükleer patlama Rusya ve Karadeniz’in üzerine kâbus gibi çöktü.

Dünyayı sarsan, oluşturduğu hava kirliliği ve insanları üzerindeki olumsuz etkisi ile yıllarca gündemden düşmeyen Çernobil’deki patlamadan en yoğun şekilde etkilenen ülkelerden biri de Türkiye idi. Özellikle Karadeniz Bölgesi’nde çıplak gözle görülen, havaya ve çevreye savrulan nükleer atıkların yarattığı acı sonucu yıllar sonra yaşadı Türk yurttaşlar.
O dönem yetkililerin “Bir şey olmaz” söylemleri, dönemin Ticaret Bakanının “radyasyon yok” diyerek çay dolu bardağı yudumlaması medyada yer almış, günlerce konuşulmuştu. Tehlikenin son derece ciddi ve korkunç olmasına karşın hiçbir şey olmamış gibi açıklamalar, görüşler havada uçuştu, olay basit bir şekilde geçiştirilmeye çalışıldı.

Karadeniz’in kâbusu
Ama öyle değildi acı gerçek. Ne kadar yalanlansa, ne kadar inkâr edilse de Çernobil’deki patlamanın savurduğu duman ve nükleer küller Karadeniz’in üzerine bir kâbus olarak çöktü. Bu kâbusun faturası yıllar sonra bölge insanı üzerindeki dramatik etkisini göstermeye başladı.
Bölgede gittikçe yayılan kanser ve diğer hastalıklar, Karadeniz insanını genç yaşlı demeden yaşamdan kopardı, birçoğunu sakat bıraktı. Tehlikenin ne denli büyük olduğu yıllar sonra anlaşıldı, ama iş işten geçmişti bir kez. Hâlâ da çekiyor bu bölgenin insanı, doğası, Çernobil’in darbesinden, yıkımından.
Otuz yıl geçti ama Çernobil’de nükleer faaliyetin etkileri sürüyor, hâlâ 5 milyon kişi kirlenmiş alanlarda yaşıyor. Ukrayna, Belarus ve Rusya’da Çernobil’den etkilenen bölgelerdeki insanlar hâlâ radyoaktif bulaşmış gıdayla besleniyor.

Ders alınmıyor
Patlama olduğu sırada 10-14 yaşında olup Çernobil’den etkilenmiş bölgelerde yaşayanların trioid kanser oranları, etkilenmemiş bölgelerde yaşayanlara oranla 10 kat daha fazla. Çernobil’deki patlamadan ders alınmaz bir şekilde nükleer enerji sevdası bir türlü bitmiyor. Yapımı süren Mersin Akkuyu’nun yanı sıra Sinop-İnceburun ile İğneada - Trakya’da yapılması öngörülen projeler değerlendiriliyor.

Onlar kapatıyor biz açıyoruz
Türkiye 2022 yılında nükleer enerji üretmeyi amaçlıyor. Dünya çevre dostu, güneş, rüzgâr gibi yenilenebilir enerjiye ağırlık verirken, Türkiye nükleer santral peşinde koşuyor. Kırk yıldır nükleer santrallara sahip Almanya, 2022 yılında bu santralleri kapatmayı planlıyor. Almanya nükleer santralların yerine Türkiye’den da az sahip olduğu güneşe yöneliyor, rüzgârla çalışan yatırımlara öncelik veriyor.
TEMA’nın araştırmalarına göre, Almanya’da nükleer santrala yakın yerlerde, çoğunlukla çocuklarda kanserde yüzde 67, lösemide ise yüzde 117 artış oldu. Nükleer santralın tehlikesini, sağlığa olan olumsuzluğunu Almanya’daki bu acı gerçek bir kez daha ortaya koyuyor.
Son derece kirli, pahalı ve tehlikeli olan nükleer santrallar yerine, bol potansiyele sahip güneş, rüzgâr ve jeotermal enerjiye yönelmeyi nedense ıskalıyor Türkiye. Bu yetmezmiş gibi tam bir doğa ve canlı katili olan termik santralların sayısının artırılması planlanıyor, yenileri gündeme getiriliyor.
Nükleer enerjinin iddia edildiği hiç de ucuz olmadığını açıklıyor uzmanlar. Bu tesislerden üretilecek enerjinin rüzgâr ve güneşe göre kat kat daha pahalı olduğunu belirtiyor. Uzmanlar, yenilenebilir enerjinin hem güvenlik hem de atık riski bulunmadığına dikkat çekerek, tüm bu etmenler dikkate alınarak nükleer enerjiye karşı çıkılması gerektiğini ifade ediyor.

Bu ısrar neden?
Öyle ya, Çernobil gibi acı bir tecrübe, dünya ülkelerinin vazgeçmeye başladığı, yaratacağı tehlike, yayacağı radyasyon ve en önemlisi pahalı olması belirginken neden bu ısrar nükleer santrallara? Ülkemizde fazlasıyla bulunan güneş, rüzgâr ve jeotermalden neden daha fazla yararlanılamıyor? Eğer bu nükleer santrallar kurulur, 80 tane daha yeni kömürlü santral yapılırsa ne olur Türkiye’nin hali? Hiç düşünebiliyor musunuz?

ŞÜKRÜ KARAMAN
Gazeteci



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları