Gizli Dinleme ve Kamu Yararı

21 Mart 2014 Cuma

Mahkeme kararıyla ya da yasadışı dinlemeler sonucu ortaya çıkan ve ciddiye alınması gereken kayıtların medyada yayımlanıp yayımlanmaması epeyce tartışıldı. Sözüne değer verilir kimi gazeteciler, yasadışı dinleme kayıtlarının yayımlanmasının doğru olmadığını savundular. Benim de aralarında bulunduğum bir grup gazeteci ise kamu yararının esas alınması gerektiğini öne sürerek kayıtların yayımlanmasının bir gazetecilik görevi olduğunu öne sürdü.
Konunun tartışılmaya değer olduğu ortadadır. Her şeyden önce yasal ya da yasadışı dinlemenin sorunlu olduğunu kabul etmek gerekiyor. Mahkeme kararıyla bile olsa dinlemelerin kişinin özel hayatına bir müdahale olduğu ve insanlarda “ya dinleniyorsam” korkusunun, kuşkusunun yaşam tarzını zedeleyeceği ortada. Düşünün, belki de siz şu anda herhangi bir iddia nedeniyle, iddiayı ciddiye alan bir savcının istemiyle dinleniyor olabilirsiniz. Bu dinlemenin sizin özel hayatınızda nasıl sonuçlar doğuracağını bilmeniz ise imkânsız. Yasadışı dinlemelerde durum daha da vahimdir. Kimin, ne için sizi dinlediğini bilemediğiniz gibi, kayıtların size karşı nasıl, ne zaman kullanılacağını da bilemeyeceksiniz. Önlemek devlete düşüyor ama işe yaramadığı ortada.
Peki, bir suçun önlenmesi ya da ortaya çıkarılması amacıyla yapılan yasal dinlemeler ya da yasadışı bir dinleme sonucu ortaya çıkan akıl almaz işleri anlatan kayıtları ne yapacağız?
Burada bir ölçümüz, ölçütümüz olması gerekmiyor mu?

***

İşte burada bize gereken ve de dikkatli kullanılması gereken ölçüt, kamu yararı ölçütüdür. Dikkatli kullanılması gerekiyor, çünkü yukarıda da söylediğimiz gibi kişinin özel yaşamı yasal ya da yasadışı dinlemelerle kolayca yaralanabiliyor. Öyleyse kamu yararı ölçütünü kullanırken gerçekten titiz davranmak kılı kırk yarmak zorunludur.
Kamu yararı aynı zamanda basın özgürlüğünün ve en temel insan haklarından sayılması gereken haber alma hakkının da temel bir bileşenidir. Şimdilerde hemen her gün yayımlanan dinleme kayıtlarında ortaya çıkanları duyunca aklımıza ilk gelen de bu nedenle, “Duyduklarımızı neden halktan, yurttaşlardan gizlemeli ki” sorusu oluyor.
Gerçekten de duyanların duymayanlardan ne gibi bir ayrıcalığı olabilir?
Zaten pratikte de böyle bir ayrıcalığa sahip olmadığımız ortadadır, çağımızın teknik olanakları neyse ki bizi böyle tuhaf bir ayrıcalıktan koruyor.

***

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin konuyla ilgili kararları da bu konuda halkın haber alma hakkı açısından basın özgürlüğünü destekleyen kararlardır.
Bizim mahkemelerimizde de bu konuda örnek oluşturabilecek ve AİHM içtihadıyla uyumlu bir karara İstanbul 10. Asliye Ceza Mahkemesi imza attı. Bir tekzip istemini reddeden mahkeme dinleme kaydına dayanarak yapılan haberi savundu. Kararın gerekçesinde şöyle deniliyor: “Bir şekilde internete düşen, bir şekilde kamuoyunun bilgisine ulaşan iddiaların okuyuculara duyurulmasından ibaret olup, bu aradaki ölçütler ışığında söz konusu haber bakımından somut olayın güncel olması, toplumsal ilginin varlığı ve basın kurumunun medyaya yansımış olayları aktarmaktan ibaret eylemi gözetildiğinde söz konusu olayla çatışan değerler bakımından basın özgürlüğüne üstünlük tanıması gerektiğine karar verilmiştir”. Karar görüldüğü gibi açıktır ve kamu yararı ölçütüne de birebir denk düşmektedir.

***

Şimdi dört bakan hakkında hazırlanan fezlekelerin TBMM’de resmileşmesinin önlenmeye çalışılmasının ne kadar boşuna, haksız, hukuksuz, bir eylem olduğu daha iyi anlaşılmıyor mu? Demek ki kamu yararı milletvekillerimiz açısından bir anlam ifade etmiyor.
Neyse ki kamu yararını öne alan bir medya var ve bu koşullarda bile varlığını sürdürebiliyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları