Öztin Akgüç

Cari Açık ve Finansmanı

21 Mart 2014 Cuma

Ocak 2014’te cari işlemler açığının bir önceki yıl eşdönemine göre yüzde 15 azalarak 4.9 milyar USD’ye gerilemesi, genelde olumlu karşılandı; konuyu bilen bir iki kalem dışında da açığın nasıl finanse edildiği üzerinde pek durulmadı. Bir ülke dış ekonomik ilişkilerinde, cari işlemlerinde, mal ve hizmet hareketlerinde açık verebilir, ancak ödemeler bilançosu, bilanço tanımı gereği daima dengededir. Cari açık, bir şekilde sermaye hesabı, büyük ölçüde finans hesabı, söz konusu hesap hareketleri yeterli değilse, uluslararası rezervleri (altın ve/veya döviz mevcudunu) azaltması yolu ile finanse edilir. Bu nedenle açık kadar, açığın nasıl kapatıldığı, finanse edildiği de sorundur.
Türkiye geçmiş yıllarda yurtdışından borç alarak, devlet dahil Türkiye’deki kuruluşların çıkarmış olduğu tahvil ve hisse senetlerini yurtdışında yerleşiklere satarak, bunların yanı sıra yabancılara taşınmaz mal, tesis, işletme satarak cari açığı finanse ediyor, hatta finansman hesabındaki fazla ile uluslararası rezervlerini de artırıyordu.
Ancak Türkiye ekonomisinde kırılganlığın görünür hale gelmesi, Türkiye’nin kredi değerliliğinin azalması, ekonomik nedenlere eklenen siyasal gelişmeler sonucu, Türkiye’ye dış kaynak girişi azalmış, durmuş, hatta Türkiye’den sermaye çıkışı başlamıştır. Finans hesabı da artık cari işlemler hesabı gibi açık vermektedir. Ocak 2014’te finans hesabı açığı 3.1 milyar USD’dir. Açık TCMB’nin uluslararası rezervinin, döviz mevcudunun azaltılması yolu ile finanse edilmektedir. Açıklanan verilere göre TCMB’nin rezervleri açığı fonlamak üzere, net hata ve noksan kaleminde artışa karşın 5.8 milyar USD azalmıştır.
Açıkların rezerv azalışı yolu ile finanse edilmeye başlanması, TCMB’nin rezervlerinin yeterliliği sorununa güncellik kazandırmıştır. “100 milyar USD’yi aşkın rezerv, TCMB’den döviz fışkırıyor” gibi övünmeler anlamlı değildir. Bu konuda nesnel ölçülere dayanılarak değerlendirme, yorum yapılabilir.
Merkez Bankası’nın brüt, net rezervlerinden söz edilir. Brüt rezerv, Merkez Bankası’nın bilançosunun aktifindeki altın ve döviz varlığının toplamıdır. Bu altın ve döviz varlığının önemli bir bölümü, emanet para niteliğindedir, Merkez Bankası’nın borcudur. Bankalar, merkez bankalarına döviz olarak da zorunlu karşılık yatırmaktadırlar. Gerçekte Merkez Bankası’na zorunlu olarak yatırılan döviz de bankalara ait değildir. Bankalara borç verenlerin paralarının bir bölümü Merkez Bankası’na emanet olarak yatırılmaktadır. Bu paralar sahipleri tarafından geri çekilebilir. Ayrıca Merkez Bankası’nın bilançosunda, işçi dövizleri adı altında gösterilen yurtdışından sağladığı döviz mevduatı vardır. Bunlara ek olarak TCMB’nin döviz yükümlülükleri de bulunmaktadır. TCMB’nin altın ve döviz varlığından altın ve borçları indirildiğinde net döviz rezervi hesaplanmaktadır.
Bu bağlamda, döviz rezervi yeterliliğini incelemede kullanılan birkaç gösterge verelim.
Brüt döviz rezervi/ülkenin kısa vadeli döviz borcu:
Brüt döviz rezervi, ülkenin kısa süreli döviz borçlarını karşılayacak düzeyde olmalıdır.
Türkiye’nin kısa süreli dış borcu halen 130 milyar USD’dir.
Brüt döviz rezervi/yıllık ithalat tutarı:
Bankanın brüt rezervinin en az 8 aylık ithalatı karşılaması gerekir.
Net döviz rezervi/bankacılık sisteminin bilanço içi döviz açığı:
TCMB net döviz rezervi bankacılık sistemininin döviz açığından daha fazla olmalıdır.
Net döviz rezervi/cari işlemler açığı:
TCMB’nin net döviz rezervi, bir yıllık cari işlemler açığını fonlayacak düzeyde olmalıdır.
Tüm göstergeler, TCMB’de döviz rezervinin yeterli olmadığını ortaya koymaktadır. Türkiye niçin kırılgan ülkeler grubunda başı çekiyor? Bu gerçek lafa boğulmayacak kadar ciddidir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Büyüme balonu 20 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları