Samimiyetsiz dokunmalar ve samimi soyunmalar

04 Mayıs 2016 Çarşamba

Hani 1 Mayıs’ta... Hani erkekler ve kızlar bedenlerini sakınmadan ve hiçbir art niyeti, tehlikeyi, öfkeyi,ahlakı, inancı umursamadan...
Kendilerini tüm çıplaklıklarıyla ortaya koyarak...
Ve aksi ihtiyarların söylenmelerini, densiz gazetelerin hedef göstermelerini, tabulara tapanların öfkeyle üzerlerine yürümelerini, geleneklerin göreneklerin onları tepelemelerini takmayarak...
Hiçbir endişeye paçalarını kaptırmayarak...
En önemlisi de bedenlerinden, varlıklarından, çıplaklıklarından utanmayarak...
Kendilerini saklamadan ve sakınmadan, oldukları gibi, doğdukları gibi soyundular ya...
Bunu da arama yapan polis onlara dokunmasın, dokunamasın, dokunmak için bir neden bulamasın diye yaptılar ya...
Politikacılar da o anarşistler gibi üzerlerindeki o çirkin çaputları atmadıkça;
Art niyetlerinden, gizli emellerinden, kadim ikiyüzlülüklerinden tamamen soyunmadıkça...
Bu dokunulmazlık sirkinin, ne siyasi tarihin kendisi, ne de bu zavallı ülkenin geleceği için zerre kadar değeri olacak.
Kürt sorunu binbir açısı, bağlantısı ve çıkmazıyla on yıllardır gündemde.
Hedeflerini ısrarla küçümsediğimiz İslami politikanın sinsi yükselişine kaç nesildir şerbetliyiz.
Sol ideolojilerin içinin boşaltılmasını ithal çekirdek çitleyerek seyreden;
Sosyalizmin kırıntılarını bünyesinde barındıran partilere kâh çemkirerek, kâh onlardan medet umarak oy veren;
Ve her seferinde yılan, yıkılan biziz.
Bahisler oynaya oynaya sandıklara attığımız oylarla cayır cayır yıktığımız bu ülkede, örtülü niyetler yüzünden, nihayetinde hem ruhen, hem de bedenen kaçıncı kez can çekişmekteyiz.
Ne olursa... ne olacak? Kim hatalı, kim kurnaz? Kim haklı, kim suçlu? Kim katil, kim maktul? Kim kral, kim soytarı?
Sanki tüm cevapların bir sis perdesi arkasında muğlak olması normalmiş gibi şaibelerden inşa edilmiş bir düzenin içinde topluca bahis oynamakta ve muhtemelen her seferinde olduğu gibi yine topyekûn yanılmaktayız.
Bu bahiste toplananlar da neticede sistemin kasasına yazılacak ve elde avuçta kalan hangi değer, hangi inançsa varsa, bahse yatırdığımız için bir kez daha siyaset kâbusunda heder olacak.
Kızgınlıklarımızın, küfürlerimizin, heyecanlarımızın, coşkularımızın, inançlarımızın alevini körükleyen nefese dönüp bakmaya tenezzül etmedik diye...
Aslen neye öfkelenmemiz, neye sövmemiz; neyi savunup neyi kollamamız gerektiğini umursamadık diye...
Samimiyetsiz politikalardan anlık ve geçici medetler umduk diye...
Bugün bu ülke böyle.
Politikanın takıyye geleneğine ödün vere vere gelinen şu noktada, birbirine söve söve ve birbirini döve döve ülkeyi yönetmeye kalkışan milletvekillerine dokunulsa ne olur, dokunulmasa ne olur?
Başına yediği onca darbeden ders almayan bir halk ve ayağına takılan onca çelmeden hiçbir şey öğrenmeyen siyasetçiler aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar alamayacaklarını öğrenmeden...
Küçük hesaplarından, büyük kazançlarından, köksüz, temelsiz hedeflerinden ve art niyetlerinden soyunmadan...
Hepsi ama hepsi, gerçekten çıplak... çırılçıplak olmadan...
Siyasetin karanlık perdesi yüzünden, neye dokunduğumuzu ve neye dokunmadığımızı bilmeden yapacağımız tüm tercihler yine elimizde patlayacak.
Bir şeylerin artık değişmesini gerçekten istiyorsak, şu an dokunulmazlığı değil, samimiyetsizliği tartışmalıyız.
Ve 1 Mayıs yürüyüşünde polis üzerlerini arayamasın diye soyunan anarşistlerin o gözü pek aklından bir parça koparıp, önce Meclis’te, sonra ülke genelinde herkese dağıtmalıyız.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları