Dalaşmanın Sosyo-Politik Anlamı

04 Mayıs 2016 Çarşamba

Devletin zirvesinde deşifre edilmeye muhtaç görüş ayrılıkları olduğuna dair işaretler, ciddiye alınması gereken belirtiler var; kimse de “yok öyle bir şey” diyecek durumda değil. “Fitnedir, dedikodudur” deme zamanı geçmiş besbelli. Gazetecilik açısından bakıldığında gerçekten de bu olayın, olgunun, durumun enine boyuna ele alınmaması düşünülemez. Kulisleri iyi izleyen Cumhuriyet muhabiri Emine Kaplan belirtileri haberleştirmiş, gazete de gecikmeden manşete çekmişti. Eli kalem tutan, gazetecilik dilini de bildiği anlaşılan “gizli” operatörün “Pelikan Dosyası” daha sonradır.

***

Her neyse; o rapor, yazanların niyeti, tarafı bir yana gerçekleri yansıtıyor. AKP içinde gizlenemeyen üst düzeyde bir kavga var. Ankara Temsilcimiz Erdem Gül’ün devletin zirvesindeki bu “tartışmayı”, yeni pozisyonları somutlaştırdığı analizi de gösteriyor ki; “MİT ve ordu da kendilerini bu tartışmanın dışına çekmeye çabalıyorlar.” Ne kadar içindeydiler, ne kadar dışına çıkabilirler; bilemem.

***

Hepsi iyi güzel de bu kavganın, çatışmanın ya da henüz olgunlaşmadığı için dalaşmanın diyelim, derin bir siyasi anlamı var mı? Bu dalaşmanın sonucunda işçiye, köylüye, esnafa, hapisteki gazeteciye, soruşturulan akademisyene, Kilis’te füzelerin “düşmesini” korkuyla bekleyen insanlara, Güneydoğu’da elimizden kayıp gidenlere, canı yananlara faydası var mı?

***

“Bu da ne biçim soru, kuşkusuz baskının zorbalığın sahibi partinin içindeki kavga onun siyasetinden mustarip, durumun gelecekte daha vahim olacağını görenlerde bir umut yaratmaz mı?” diyebilirsiniz. El hak yaratır. Ama orada durmakta yarar vardır. “İşte bak dalaşıyorlar, kavganın hızlanması yakındır, ne güzel kurtuluyoruz” diyenler rejimin de, sistemin de bu türden iç kavgalarla değişeceğini düşünmemeli; umuda kapılıp, “ehven-i şer” hesaplarına girmemeli.

***

Cemaat-AKP kavgasına da büyük umutlar bağlayanlar, yolsuzlukların açığa çıkması gibi hayırlı sonuçlar bir yana o kavgaya derin anlamlar yüklemenin ne kadar yanlış olduğunu, AKP’nin liberal destekçilerinin, boylu boyunca “günaha” batmış her türden kötülüğün ortağı Cemaat’in neredeyse aklanmasına yol açtığını görmüş olmalıdırlar. Şimdilerde liberallerin de, Cemaat cenahının da eski görüşlerinden milim sapmadıkları ortaya çıkıyor.

***

Aynı filmi ikinci kez seyrederken, heyecana kapılıp, “kaç kızım kaç, adam seni vuracak” diye “mazlum” görünen tarafa akıl öğretmenin, “adama ağız tadıyla Başbakanlık yaptırmadılar” demenin âlemi yoktur. Hepsi de Türkiye’yi farklı üsluplarda olabilir ama İslamcı otoriter bir devlete dönüştürme gayreti içindedirler. Erbakan’dan kaçarken AKP’ye tutulanların yalnız yakın tarihten değil, epeyce eski, deneylerle dolu tarihten ders almış olmaları gerekmez mi?

***

Bırakın dalaşmaya devam etsinler; rejimin de sistemin de değişmesinin yolu yordamı, çaresi, 1 Mayıs’ta sokağa çıkan, korku, yılgınlık, umutsuzluk çemberini kırdığı gözle görünen kitlelerdedir. Dört yılda bir oy vermeyi yeterli görmeyen, kurtuluşu sözde “temsili” demokraside değil, her fırsatta kullanılması gereken doğrudan demokrasinin araçlarında bulan, onları kullanacak yetenekte olanlardadır. Seyrettiğimiz dalaşmanın siyasi bir anlam kazanması, işe yaraması da kitlelerin hareketine, eylemine bağlıdır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları