Ayşe Yıldırım

Cizre Dersim’le buluştu

06 Mayıs 2016 Cuma

“İlk sokağa çıkma yasağında uyardım. Mehmet git buralardan seni sağ bırakmazlar dedim. Hiçbir yere gitmem, halkımı terk etmem, boyun eğmem dedi. İkinci sokağa çıkma yasağında yine uyardım. Ama bu kez sadece Mehmet kendine dikkat et dedim. Bu sefer kurtuluşunun olmayacağını hissetmiştim.”
Kürsünün önünde oturan dört kadından biri olan Zeynep Tunç, Cizre’deki vahşet bodrumunda öldürülen eski Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç’u anlatıyor. 7 yaşındaki çocuğunun babam nerede diye sormadığını, “Anne babamı bodrumda yaktılar” dediğini söylüyor.
Dersim Belediyesi ve Dersim’i Yeniden İnşa Cemiyeti’nin düzenlediği “Unutturmak değil yüzleşmek. Soykırım tanınsın, Dersim’i yeniden inşa edelim” panelinin konuklarıydı Cizre’deki vahşet bodrumunda öldürülen Mehmet Tunç’un eşi Zeynep, Mehmet ve Orhan Tunç’un annesi Esmer Tunç, Azadiya Welat yazıişleri müdürü Rohat Aktaş’ın annesi Lamia Aktaş ve DBP Parti Meclisi üyesi Mehmet Yavuzel’in annesi Hanım Yavuzel.
Bir gün önce de Dersim’in tanıkları Yemoş Bakıray, Ali Hıdır Şahin ve Hasan Bakır anlatmıştı yaşadıklarını.
Dört kadın yitirdiklerini anlatırken ağlıyordu, onlarla birlikte tüm salon da.
“Cizre, Dersim’in devamıydı. Bugün Cizre, Dersim’le buluştu” diyordu anne Esmer Tunç. Oğullarıyla telefonda yaptığı konuşmalardan söz ediyordu:
“Orhan nasılsın, neredesin diye sordum. ‘Yaram çok kanıyor anne, ağrıyor. Nerede olduğumu bilmiyorum’ dedi. Hepiniz biliyorsunuz onlar silahsızdı, kurtarmak için çok uğraştık. Dalga geçer gibi alay ettiler bizimle, almamıza izin vermediler. Sonra oğlumu verdiklerinde tanıyamadım, katilleri bile tanıyamadı. Çünkü kömürdü. Ben oğullarımdan birini Habur sınır kapısından, diğerini Urfa’dan aldım, gömdüm.”
Yine de “barış” diyordu Esmer Tunç ve salonu ayakta alkışlatan çağrısını yapıyordu: “Anneleri ağlatmayın. Türk annelere de sesleniyorum. Elinizi elimize verin, insanlığımızı da Müslümanlığımızı da birleştirelim.”
Sol kolundan hafif yaralıydı bodruma sığındığında Rohat Aktaş. İşini yapmak için Cizre’deydi. O gün evden çıkarken annesi Lamia Aktaş endişelenmişti. Çünkü birkaç gün önce ayağını burkmuştu. “Biraz daha dinlen” demişti annesi. Ama Rohat, “Gitmem ve gerçekleri yazmam gerek” demişti. “Ayağın acımıyor mu” diye ısrar ettiğini söylüyor Lamia Aktaş:
“Anne dedi bana, ‘Ben neler gördüm. Anne karnında öldürülen bebek gördüm, onların acılarının yanında benimki de acı mı’.
Oğlunu yaralıyken kurtaramamıştı Lamia Aktaş da diğer anneler gibi. Çünkü ne ambulans gönderilmiş ne de onların gidip almasına izin verilmişti. Cenazesini almak da bir işkenceye dönüştürülmüştü. “Aile olarak morg morg, il il aramaya çıktık. Bir kilometrede bir aranıyorduk, hakaretler, eziyetler yapılıyordu.”
Oğlu Mehmet’in hep güldüğünden söz ediyordu Hanım Yavuzel de. Hatta bodrumda yaralıyken bile telefonda güldüğünü anlatıyordu:
“Benim oğlumun gözlüğünden ve kaleminden korktular. Elinde silahı yoktu. Bugün bizim yüreklerimiz kanıyor ama gizliyoruz. Çünkü evlatlarımız öldü. Onlar ölmeden ben herkesi çağırdım, dedim gelin Botan yanıyor, bu yangını birlikte söndürelim. Nasıl Dersim’e kimse gelmediyse Botan’a da gelmediler yavrularımızı kurtarmaya.”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Son bir soru ve veda 13 Eylül 2018
Siyasal yangın 30 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları