Geleceği kurtarmak

12 Mayıs 2016 Perşembe

Bugün yaptıklarımız, yarınımız oluyor. Derler ya, “Ne ekersen onu biçersin!”
Türkiye 80 yeni termik santral projesini hayata geçirmeye çalışıyor.
Enerji politikamızı kömür üzerine inşa ediyoruz.
Eğer Türkiye bu projeleri yaşama geçirebilirse bunun sonuçları ne olur?
Kaç bin kişi solunum yolları hastalıklarına ya da kansere yakalanır?
Kaç bin kişi bu “yanlış” politikanın bedelini sağlığıyla öder? Ya çocuklar?
Bugün hava kirliliğinin neden olduğu yıllık 11 milyar liraya kadar çıkan sağlık maliyeti, Türkiye’deki termik santral sayısı 21’den 101’e çıktığında ne kadar olur?
Sonra tarımın hali ne olur?
Kentlerimizde nefes alabilir miyiz?
Biliyorsunuz kentlerin durumu vahim. Avrupa standartlarına göre havası temiz tek kent var: Çankırı.
Çocuklarımıza bırakmak istediğimiz gelecek bu mu?
Dünya fosil yakıtları terk ediyor. Son iki ayda dünyanın en büyük iki kömür şirketi iflas etti. Uluslararası fonlar, paralarını termik santrallardan çekiyorlar. Belçika artık kömürden elektrik üretmiyor. Avrupa’da yedi ülkede kömürden elektrik üretilmiyor. İngiltere, Portekiz, Finlandiya, Avusturya kömürü 2020’li yıllarda terk etmeyi planlıyor, projeler üretiyorlar.
Dünya yenilenebilir enerji kaynaklarına yöneliyor: Güneş, rüzgâr, biokütle, gelgit, dalga enerjisi…
Neden?
Çünkü dünya artık daha çok kirliliği kaldırabilecek durumda değil. Fosil yakıtlar zaten tükeniyor. Yani zorunlu olarak yenilenebilir enerjiye geçeceğiz. Fakat şu anda kalan fosil yakıtların yüzde 80’ini yerin altında bırakmak zorundayız. Çükü geleceğimiz ve yaşamımız buna bağlı.

***

Türkiye’de politikacılar “linyit rezervlerimiz var” diyorlar. Doğru. Kalitesi düşük linyitimiz var. Fakat ondan çok daha büyük iki kaynağımız var. Biri güneş, diğeri rüzgâr.
Linyit rezervimiz var diye termik santral kuracağınıza, güneşimiz var diye güneş santralları kurmaya ne dersiniz?
Almanya, Türkiye’deki güneşin yarısına bile sahip değil.
Fakat güneş enerjisindeki kurulu gücü Türkiye’nin tam yüz katı.
Türkiye’nin toplam elektrik enerjisi kurulu gücü 73 bin MW. Güneş enerjisinin toplam içindeki payı ise sadece yüzde 0,4. Almanya’nın güneş enerjisinde kurulu gücü 39 bin MW.
Almanya’nın son 20 yılda güneş ve rüzgâra yaptığı yatırımın yarısını Türkiye yapmış olsaydı, bambaşka bir Türkiye’de yaşıyor olurduk.
Bunu yapmadık. Hâlâ da yapmıyoruz. Geçmiş hatalardan ders çıkarmıyoruz.
Hafta sonu Aliağa’da eylem var.
Yaşam savunucuları, 80’i aşkın sivil toplum örgütü tarafından desteklenen Fosil Yakıt Karşıtı İnisiyatif’in çağrısıyla Aliağa’da toplanıyorlar.
Diyorlar ki, “Hasta eden, erken öldüren, çocuklarımızı zehirleyen ve dahası gezegen üzerinde canlı yaşamı tümüyle sona erdirebilecek iklim değişikliğine yol açan sera gazlarının en büyük sebebi olan kömür, ait olduğu yerde, yerin dibinde bırakılmalı”
Diyorlar ki, “Kömür başta olmak üzere fosil yakıtları merkeze alarak refah toplumuna ulaşmak mümkün değil. Bunu bizler de Dünya’nın geri kalanı gibi farkındayız.”
Diyorlar ki, “Fosil yakıt çağı bitti: Dönüşümü başlatmanın şimdi tam sırası!”
Diyorlar ki, “Artık yeter!”
Peki siz ne diyorsunuz?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Önce Cumhuriyet! 9 Eylül 2018
İklim için ses ver! 2 Eylül 2018
Özel yaşamın sonu mu? 26 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları