Terörle mücadele ve insan hakları

14 Mayıs 2016 Cumartesi

Terör, 12.4.1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1. maddesinde şöyle tanımlanmıştır: “Terör, cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.”
T.C. vatandaşlarının Avrupa Birliği ülkelerine seyahatlerinde vize muafiyetine sahip olmalarına ilişkin pazarlıklarda Avrupa Birliği’nin itirazı yukarıdaki maddenin içeriğine değildir.
İtiraz, bizim de karşı çıktığımız, 1991’den sonra 3713 sayılı kanunda yapılan değişikliklere ve yapılan eklemeleredir.

***

Örneğin, devletin bölünmezliği aleyhine propagandaya ilişkin 8. madde 27.10.1995’te şöyle değiştirilmiştir: “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı hedef alan yazılı ve sözlü propaganda ile toplantı, gösteri ve yürüyüş yapılamaz. Yapanlar hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yüz milyon liradan üç yüz milyon liraya kadar ağır para cezası hükmolunur. Bu suçun mükerreren işlenmesi halinde, verilecek cezalar paraya çevrilemez.”
17.7.2006 tarihinde yapılan değişiklikle kanunun 5. maddesi şu şekli almıştır: “Terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde suç işlemeye alenen teşvik, işlenmiş olan suçları ve suçlularını övme veya terör örgütünün propagandasını içeren süreli yayınlar hâkim kararı ile gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de Cumhuriyet savcısının emriyle tedbir olarak on beş günden bir aya kadar durdurulabilir.”
Yine aynı tarihte kanunun 7. maddesinin (b) fıkrası şu şekilde değiştirilmiştir: “Terör örgütünün üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde, örgüte ait amblem ve işaretlerin taşınması, slogan atılması veya ses cihazları ile yayın yapılması ya da terör örgütüne ait amblem ve işaretlerin üzerinde bulunduğu üniformanın giyilmesi.”

***

Terörle mücadele her devletin meşru hakkı ve görevidir. Uzun yıllardır terör belasıyla boğuşan Türkiye’nin elindeki tüm olanakları seferber ederek terörle mücadele etmesi doğaldır.
İtiraz, bu mücadele sırasında yapılan insan hakkı ihlallerine ve basına getirilen yasaklamalara, düşünce ve anlatım özgürlüğüne uygulanan kısıtlamalaradır.
Boynuna poşu dolayan bir üniversite öğrencisini “terör örgütü propagandası” yapmakla suçlayarak tutuklamak, demir parmaklıklar arasında süründürmek bir insan hakkı ihlalidir. Hele başbakanların, bakanların Güneydoğu gezilerinde aynı poşuyu boyunlarına takarak gövde gösterisi yaptıkları düşünülecek olursa...
1100’ün üzerinde yerli ve yabancı akademisyenin 11.1.2016’da yayımladıkları Barış Bildirisi’nde “terör örgütü propagandası” yapıldığına hükmederek bilim insanlarını tutuklamak, onlarca bilim insanını işten atmak hiçbir Batılı insanın anlayabileceği bir şey değildir.
Avrupa Parlamentosu bu konuda yerden göğe haklıdır. Eğer Türkiye gerçekten Avrupa Birliği ailesine katılmak, bunun ilk adımlarından biri olan vize muafiyetinden yararlanmak istiyorsa Terörle Mücadele Yasası’nı insan hakları ihlallerini olası kılan maddelerden mutlaka arındırmalıdır.
Pek sanmıyorum ya, gerçekten çağdaş uygarlıkla bütünleşmek isteniyorsa tabii...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları