Tek organlı kalırsa!

16 Mayıs 2016 Pazartesi

Yazının başlığından bir gülmece yazısı bekliyorsunuz; ancak hiç de öyle değil! Bu topluma gülmeceyi bile unutturan AKP iktidarı geleneksel sağcı siyasetin bir büyük tarihsel yanlışını en uç noktasına taşıyor.
Sağın tarihsel yanlışı ulusal egemenliği değerlendirme biçimidir.
Sağcı iktidarlar sürekli olarak, seçmenden yeterli oy aldıklarında bunun kendilerine yönetimde sınırsız yetki verdiğini, bu yetkinin yargı ve diğer kurumlar tarafından sınırlandırılamayacağını ısrarla öne sürerler. Bunu yaparken de ulusal egemenlik kavramına sığınırlar. Bir taraftan seçmen oyuna daha saygılı görünür, diğer taraftan da hukuk ve kural tanımaz bir yönetimi uygulamaya koyarlar.
AKP, bu çok yanlış anlayışa anayasal elbise istiyor.

Cumhuriyet  kurumlaşmadır
Yıkılan bir imparatorluğun külleri üzerinde yükselen Cumhuriyet için kurumlaşarak kalıcı olmak çok önemliydi.
Egemenliğin kaynağını gökten yere indiren Cumhuriyetin kuruluş anayasası, TBMM’yi milletin tek ve gerçek temsilcisi olarak görür ve millet adına egemenlik hakkını yalnız o kullanır der (m.4).
Cumhuriyet bununla yetinmez. Osmanlı deneyiminden ve dünyadaki gelişmelerden yararlanarak var gücüyle kurumlaşır. Devletin, yasama, yürütme ve yargı organlarının çağdaş hukuk kurallarına göre yapılandırılması; bunun yeni kurumlarla, bilimin yol göstericiliğinde eğitimle ve ekonomideki atılımlarla desteklenmesi ve buradan bütüncül bir çağdaşlaşma sürecine girilmesi Cumhuriyeti kişiye bağlılıktan kurtaracak ve onu sürekli kılacak temel taşlardır.

AKP’nin asıl yıktığı
DP-Demokrat Parti iktidarında, özellikle 1954’ten başlayan ve giderek ağırlaşan TBMM’nin hukuk dışı kullanımlara yönelmesinin bir sonucu olarak 1961 ve sonrasının anayasa metinleri Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir dedikten sonra millet egemenliğini anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır diyor.
Sorun yetkili organlarla başlıyor.
Bugün milletvekili adaylarını saptama yöntemi nedeniyle, yasama ve yürütme erkleri tek kişiye bağlıdır. AKP iktidarı yargı yetkisini tamamıyla kendisine bağımlı kılmış bulunuyor.
Kendisi de giderek tek kişiye bağımlı kılınan AKP, önceden oluşturulmuş bulunan özerk, bağımsız ve yarı bağımsız kamu kurumlarının tamamını kendisine bağladı; basın-yayını ve üniversiteyi çok büyük ölçüde sözcüsü durumuna getirdi; meslek örgütlerini de devlet gücünü kullanarak büyük ölçüde işlevsizleştirdi.
Şimdi tümüyle tek kişiye bağlı kılınan bu yönetim biçiminin anayasal adının da bir an önce konulması isteniyor.
Bunun adı tek organlı yönetimdir.
Özerk kurumların yok edilmesinin Türkiye’nin getirdiği noktalardan biri geçen cumartesi gecesi yaşandı. Eurovision şarkı yarışmasında Kırım olayını konu alan “1944” adlı şarkı birinci oldu. Olağanüstü güzellikteki ışık şöleni altında Jamala (Cemile) tüm yeryüzüne olayı, üzüntü, özgürlük, barış ve aşk bütünlüğü içinde sunmayı başardı.
AKP iktidarı, insan yaratıcılığının her yıl en yeni örneklerini veren Eurovision’dan bu ülkenin insanını acımasızca uzaklaştırmış bulunuyor. Aynı AKP, Kırım’ı da kin ve çatışma aracı olarak dilinden düşürmüyor. Bu olay, tek kişiye bağlı yönetim anlayışının en yıkıcı örneklerinden yalnızca biridir.
Tek organlı kalırsa Türkiye uçacakmış!
Tarih kanıtlıyor ki tek organlı bir yönetim, bir ülkeyi yalnızca uçuruma uçurur. Sorun, halkın oylarıyla bu uçurumun kenarından dönülmesinin nasıl sağlanacağıdır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları