Şahit

21 Mayıs 2016 Cumartesi

Ordunun komuta yapısı, 2. Dünya Savaşı sonrası ve özellikle de NATO’ya girişle birlikte “Türk devrimi”ni gerçekleştirmiş kadroların bıraktığı bağımsızlıkçı düşünüş ve yapıdan giderek uzaklaştı.
Paşaların İngilizci, Fransızcı, Almancı diye ayrıldığı Osmanlı geleneğine dönüldü. Uluslararası Askeri Eğitim ve Öğretim (İMET) programı gibi, ABD yardımları kapsamındaki tasarımlarla, ordunun başına getirilecek paşaların “Pentagoncu” olmasına dikkat edildi.
Soğuk savaş süresince ordu, ABD’nin jandarmalığını üstlendi. Türkiye’de ne zaman ulusal, toplumsal duyarlılık yükselse yurtseverlerin tepesine binildi, iç çatışmalar çıkarıldı, darbeler yapıldı.
Sovyetler’in birliği bozulduktan sonra, Türk ordusundaki bağımlı anlayışta bir değişim gözlendi. ABD’nin çıkarları için tutuşturduğu ayrılıkçı Kürt savaşında emperyalizmin çirkin yüzüyle doğrudan yüz yüze gelen, başlarına çuval geçirilen ordu komuta kademesinin bir bölümünde bağımsız düşünebilme yetisi yeniden dirilme eğilimi belirdi.
İşte bu diriliş; AKP’nin büyük desteğini alan casusluk cemaati eliyle açılan soruşturmalar ve davalarla boğuldu. Yurtsever kadroların büyük bölümü ordudan uzaklaştırıldı. Kurtarıcı, kurucu, bağımsızlıkçı Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının hor görülmesi sürecine adım adım Pentagoncu paşalarla geldik.
Şu anda da Genelkurmay Başkanlığı’nda, ABD Silahlı Kuvvetler Kurmay Koleji’nden mezun olmuş, Kara Kuvvetleri Komutanlığı döneminde ABD’den “Silahlı Kuvvetler Liyakat Nişanı” almış bir orgeneral oturuyor. Nişanı, Türk subaylarının başına çuval geçirilmesi emrini veren ABD Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ray Odierno’nun taktığını da anımsamak gerekiyor.
Netekim paşanın can alıcı kıygısını yaşamıştık. Ardından tak-şak paşayı, hocam paşayı, Auidi paşayı gördük.
Bir şahit paşa eksikti. Şimdi de ona tanıklık ediyoruz.

CHP’de yeni hareket
CHP’li 20’yi aşkın eski milletvekilinin başlattığı hareket giderek genişleme eğilimi içinde.
Haziran başında, daha kalabalık bir grupla yeniden toplanmayı hedefleyen eski milletvekilleri, Kemal Kılıçdaroğlu’na gönderecekleri mektup üzerinde çalışıyorlar. Mektubun içeriğini sorduk, “Artık çekilmesini isteyeceğiz” dediler.
Harekete öncülük edenler, yaz boyunca Anadolu’yu dolaşacaklarını da aktardılar.

İşgal altında mıyız?
Kıbrıs Türk toplumunun savaşımına doğrudan katılmış, Ankara’da büyükelçilik aşamasına değin görev yapmış Ahmet Göksan, yakın dönem Kıbrıs tarihini anlattığı “Bir Demet Yaşam” adlı çalışmasının birinci cildinde, 1950’li yıllarda adada Türklerin ulusal bayramlarını kutlayamadıklarını anlatıyor. Türk Erkek Lisesi’nin adının İngilizler tarafından “İslam Lisesi” yapıldığına, Kız Lisesi’nin adının da “Viktorya Lisesi” olarak değiştirildiğine değiniyor. Türkçeleştirilen Kral Marşı’nın da Türk öğrencilere zorla okutulduğunu aktarıyor.
Ahmet Göksan’ın anlattıkları, tıpkı bugün Türkiye’de yaşadıklarımıza benziyor.
Ulusal bayramlarımızı kutlayamıyoruz. Okullar, imam-hatip medreselerine dönüştürülüyor. Okullardan, statlardan Atatürk’ün ve Cumhuriyetçilerin adları siliniyor. “Türküm, doğruyum, çalışkanım” diye başlayan öğrenci andı, çoktan yasaklandı.
Bugün Mustafa Ekmekçi’nin ölüm yıldönümü. Onun biçemi ile soralım:
İngiliz işgalinde miyiz ne?

Özet
Gazeteciliğin temel görevi, yaşamı özetlemektir. Yaşadıklarımızın özeti de şudur:
MHP ikiye, üçe, dörde bölündü, Bahçeli de yedeğe alındı. AKP kongre yapacak, dümenine sınırlı vardiya zabiti atanacak.
Siyaset, Saray’ın yetkisini artırma kurgusuna uyduruluyor.
Yetki artırılmazsa yetke tehlikeye girecek çünkü.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şamar örnekleri 6 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları