Aslı Aydıntaşbaş

Trump ve türevleri her yerde

22 Mayıs 2016 Pazar

Geçenlerde bir konferans için Roma’daydım. Trantevere’de gezinirken girdiğim seramik dükkânındaki genç sanatçı, İstanbul’dan olduğumu duyunca hayranlıkla “Ne kadar şanslısınız. Orada yaşamayı çok isterdim” dedi. Nedenini sorunca cevabı “Burası yaşanır gibi değil. Bizim hükümet çok kötü” oldu. Güldük.
Tabii genç sanatçı ne kadar şikâyet ederse etsin, İtalya ciddi bir demokrasi. Bizde olmayan her şey mevcut. Nihayetinde kuvvetler ayrımı var; bağımsız yargı var; medya var; kişisel özgürlükler var; adalet var; var, var, var.
Ancak dünyanın birçok yerinde bambaşka ve son derece ürkütücü bir fenomen baş gösterdi. Bu da halkın desteğini alan demagog diktatörlerin önlenemez yükselişi. 1960 ve 70’lerde Ortadoğu, Latin Amerika ve Asya’da ulusdevlet sürecini yeni tamamlayan genç demokrasilerin en büyük sıkıntısı, askeri darbe rejimleriydi. Şimdi asıl dert, sandık yoluyla gelen otoriter liderler ve demokrasi diye yutturulan “çoğunluk hegemonyası”.
Gerçek şu ki, dünyanın birçok yerinde ulusdevlet’i kuran parti ve ideolojilere karşı bir halk isyanı var; ancak bu durum en çok demagoglara yarıyor.
‘Demokrasi’ fikri, hiç olmadığı kadar ciddi bir tehlike altında. Ve kimse bu duruma çare bulabilmiş değil.
Son dönemde bu tartışmaları tetikleyen, ABD’de Donald Trump’un önlemeyen yükselişi. Trump, medya, üniversiteler, kurulu düzen, iş dünyası ve hatta kendi partisi Cumhuriyetçi’lerin tüm itirazlarına rağmen, almış arkasına öfkeli bir kalabalığı, terbiyesiz bir kampanyayla, tüm asgari demokratik değerlerle alay ederek ve Müslümanları, Meksikalıları, kadınları, gayları aşağılayarak bangır bangır iktidarı zorluyor. Oyunu çirkin, ancak kurallarına göre oynuyor.
Ve bu da bizlere, aslında demokrasilerin ne kadar savunmasız olduğunu gösteriyor.
Siyaset bilimci Robert Kagan, dün Washington Post’taki “İşte Faşizm Amerika’ya Böyle Geliyor” başlığıyla Trump ve benzerleri konusunda çarpıcı bir uyarı kaleme aldı. (Amerika’da “faşizm” lafı kolay kolay kullanılmaz; hele de Musevi asıllı sağcı bir yazar tarafından...)
Robert Kagan tüm dünyada baş gösteren bu yeni fenomene Putinizm diyor. Formül basit: Medyayı kontrol et, yargıyı ele geçir, parlamentoya egemen ol, muhalefeti bertaraf et, sonra da demokrasicilik kisvesi altında kalıcı bir saltanat kur.
Ben Trump’ın yükselişi konusunda şikâyet eden Amerikalı dostlara genelde “İnşallah!” diyorum. Şaşırıyorlar. “Eee gezegenin yarıdan fazlası sandıkla gelen otoriter liderlerin altında inim inim inliyor. Çoğunu destekliyorsunuz. Şimdi biraz da siz çekin” diyorum.
Eminim bu satırları okurken aklınızda Türkiye var. Ama Türkiye aslında global bir trendin bir parçası. Liste uzun. Hindistan’dan Filipinler’e, Irak’tan Venezüella’ya genç demokrasiler, Putinizme yenik düştü. Demokrasi kolayca alt ediliyor. Sistemi bir defa ele geçiren de ne diğerlerine yaşam hakkı tanıyor, ne de iktidarı bırakıyor.
Bunun karşısında yapılabilecek tek şey, çoğulcu demokrasiyi savunanların güçbirliği oluşturması. Dünyanın her yerinde. Ama bu da başka bir yazı konusu...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yaklaşan facia 6 Eylül 2018
Bu mu devlet aklı? 26 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları