Sıfır enerji evler

22 Mayıs 2016 Pazar

Elektrik ve doğalgaza gelen zamların artık “ilgi alanınızın dışına çıktığı” bir dünya hayal edin. Elektrik parası yok. Kışın ısınmak, yazın serinlemek için para ödemeyeceksiniz.
Kulağa nasıl geliyor?
Düşünün ki, oturduğunuz ev, kendi enerjisini üretiyor.
Bırakın enerji için para ödemeyi, evinizin ürettiği enerjiyi satıp para bile kazanabiliyorsunuz. Hem de parmağınızı bile kıpırdatmadan. Nasıl olurdu?

***

Geleceğin dünyasından söz ederken genellikle bilgisayarlardan, yapay zekâdan, dijital gelişmelerden söz edilir. Oysa başka pek çok şey var.
Önümüzdeki 20-30 yıl içinde yaşantımızın önemli ölçüde değişeceğini vurguluyor bilim insanları. Büyük olasılıkla 20-30 yıl sonra yukarıda sözünü ettiğim “sıfır enerji evler”de oturacağız. Dünyada bu konuda ciddi gelişmeler yaşanıyor. Ayrıca yine büyük olasılıkla evlerimizde çatıda, balkonda, bodrumda topraksız tarımla uğraşacağız, kendi sebzelerimizi üreteceğiz.

***

Eskiden “pasif evler”den, “güneş mimarisi”nden söz edilirdi. Yüzde 8090’lara varan enerji tasarrufu sağlayan binalar. Sonra çevre dostu evler, yeşil binalar gündeme geldi. Teknoloji giderek gelişti. Bugün “sıfır enerji evler”i konuşuyoruz.
Bu evler ağırlıklı olarak güneş enerjisi ve yeraltı ısısından yararlanmak için ısı pompası kullanıyorlar. Evde oturanların bütün enerji gereksinimlerini karşılayabiliyorlar.
Türkiye’de enerjinin yüzde 35’i konutlarda kullanılıyor. Bütün konutları “sıfır enerji evlere” dönüştürdüğünüzü düşünsenize.
Elbette evimizde ürettiğimiz güneş enerjisini satabilmek için “akıllı şebekelere” ihtiyacımız var. Türkiye’deki enerji şebekelerinin bir an önce “akıllanması” gerekiyor. Enerji politikalarını oluşturanların da “fosil saplantılardan” kurtulup yenilenebilir enerjiye yönelmesi gerekiyor.
Almanya’da fotovoltaik solar tesisi sayısı 1.5 milyonu aşmış durumda. Güneş sistemleriyle enerji üreten binlerce kooperatif var. Dünya hızla değişiyor. Enerjide “yerelde üret, ürettiğin yerde tüket” mantığı ağırlık kazanıyor.

***

Arada internette yeşil binalar konusunda ilginç örneklere rastlıyorum. Son örnek, “The Edge”.
Amsterdam’da Deloitte şirketi için yapılmış bir bina. Çok güzel bir tasarımı var. Bina tükettiğinden fazla enerji üretiyor.
Kimisi onun için geleceğin binası demiş. Dünyadaki en yeşil bina diyen de var.
40 bin metrekarelik 15 katlı binada bin kişi çalışıyor. Bina için internette sayfa hazırlanmış. Binada güneş enerjisi ve ısı pompası kullanılıyor. Yağmur suyu biriktiriliyor. Biriken su bitkilerin sulanmasında ya da tuvaletlerde kullanılıyor. Aydınlatma ledlerle yapılmış. Ciddi tasarruf sağlanmış. Hareket sensörleriyle aydınlatmayı kontrol ediyorlar. Işıklar gereksiz yere yanmıyor. Bina sadece çevreci değil aynı zamanda en “akıllı” binalardan biri.
Böyle teknolojiler görünce insan geleceğe ilişkin umutlanıyor.
Tam o sırada binada 40 bin sensör olduğunu okuyorum. “Biraz fazla değil mi” diye düşünürken “Bu bina çalışanları hakkında her şeyi biliyor” tümcesi biraz keyfimi kaçırıyor: “Her şey ne demek?”
Meğer bina çalışanların günde kaç defa tuvalete gittiklerini de biliyormuş.
O muhteşem “akıllı bina”, birden “fazla meraklı” bir binaya dönüşüveriyor gözümde. Ne gerek var böyle bir bilgiye?
Bizim insan türü olarak sanıyorum bir türlü çözemediğimiz bazı sorunlarımız var. Bir çözebilsek şunları, rahatlayacağız.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Önce Cumhuriyet! 9 Eylül 2018
İklim için ses ver! 2 Eylül 2018
Özel yaşamın sonu mu? 26 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları