Mustafa Halif

Yalçın Akdoğan yaptıklarına değdi mi

25 Mayıs 2016 Çarşamba

Günlerdir konuşuluyor kimlerden oluşacak diye... İsimler, eğilimler hepsi masaya yatırılıyor. Sanki koltuklarını doldurabileceklermiş, özgürce icraat yapabileceklermiş gibi. 65. Hükümet’in üyeleri kelimenin tam anlamıyla “bakan”lar kurulunu oluşturuyor. İradelerini, icraatlarını “tek bir adam”a teslim etmiş, onun ağzının içine, oradan çıkacak “kutsal emirlere” “bakan”lar... İtaatte kusur etmeyen, yıllardır gözünün içine bakan da “baş bakan”... Bugün millete “külliye” diye pazarlanmaya çalışılan, 1000 odalı, yüzme havuzlu Saray’a gidecekler, ilk toplantılarını “huzur”da gerçekleştirecekler. Ne mutlu onlara tarihe geçecekler... Kendi bulundukları parlamentoya, koltuklara ihanet edip ülkeyi “tek adam rejimine” götürme çalışmasını yapan ekip olarak hatırlanacaklar. Pazar günkü atama kongresinde de dünkü grup toplantısında da Binali Yıldırım açıkça ilan etti: Yolları; Erdoğan yolu, işleri; şu an anayasa, kuvvetler ayrılığı tanımadan fiilen ülkeyi yöneten Erdoğan’a yasal bir meşruiyet sağlamak...

Dün grup toplantısında konuşmaya çalışırken izledim Yıldırım’ı... Kendinden, yapacaklarından çok Erdoğan’dan ve onun haklarından bahsetti. Dedi ki:

“Şimdi diyorlar ki değerli arkadaşlar, efendim Cumhurbaşkanı memleket meselelerine karışıyor, eskiler gibi otursun orada. Temsili olsun. Ben soruyorum şimdi, milletime soruyorum. 21.5 milyon vatandaşın oyunu alan bir Cumhurbaşkanı ne yapacak? Millete karşı sorumluluğu var, ben sorumsuzum diyemez. Siyasi sorumluluğu var. İşte Cumhurbaşkanımız da bunun gereğini yapıyor. Ülke güvenliği için, ekonomi için, barış için, kardeşlik için, kurumların uyum ve ahenk içinde çalışması için her türlü inisiyatifi kullanıyor, bundan sonra da kullanmaya devam edecek.”

Tabii şimdi yandaşlar “güvenlik, ekonomi, kurumların çalışması için her türlü inisiyatifi o kullanıyorsa siz ne yapacaksınız?” diye sormayacak. Eski “merkez”in “fatihleri” ne başarılıydı yazılarından fırsat bulup bu çarpıklığı sorgulamayacak. Biz hepsinin yerine yaparız, sorarız...

Bu arada AKP’nin “içeridekilerden” çok “dışarıdakilerden” haber veren bir kaynağım önceki gün partinin önemli isimlerinden birinin istifa hazırlığında olduğunu aktardı. Bu “çiçek” gibi kulis doğrulanmadı ama başka bilgiler akmaya başladı. Abdullah Gül’ün etrafında her geçen gün biraz daha büyüyen bir halka oluşmaya başladığı... Bu halkanın AKP içinde ya da dışında nasıl bir oluşum gerçekleşebileceği konusunda fikir jimnastiğini artırdığı... Kaynak “aslında AKP’den dışlananlar adeta bir gölge kabine” dedi... Gül “başbakan”, Bülent Arınç “başbakan yardımcısı”, Ali Babacan “Ekonomiden Sorumlu Bakan”, Hüseyin Çelik “Milli Eğitim Bakanı”, Cemil Çiçek “Adalet Bakanı” diye saymaya başladı. Ben sadece dinledim. Oturup teker teker bu isimlerin “muktedir” oldukları günlerde yaptıkları olumsuzlukları ya da göz yumduklarını tartışmadım...

Bitirirken önceki gün AKP’nin MKYK’sinde, dün kabinede ve MYK’de yer bulamayan bir isimden Yalçın Akdoğan’dan bahsetmek istiyorum. Kendisi Erdoğan adına medyaya “neyi nasıl yapacakları talimatlarını ileten, atılması gereken gazetecileri patronaja bildiren” isim olarak sivrilmişti. Kürt sorununda Dolmabahçe mutabakatındaki fotoğrafta yer almış, ancak.

Erdoğan’ın işaretiyle kısa süre sonra “şahinleşmişti”... Şimdi ne kabinede var, ne partinin yönetim kurullarında... Bol vakti olacak “özeleştiri” için... Belki bu süreçte kendine sorduğu sorulardan biri de “değdi mi” olur. İktidar gelir geçer, etraf boşaldığında en yakıcı soru sanırım budur.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

91 kere maşallah 22 Mayıs 2016
Bozdağ hak etti! 15 Mayıs 2016

Günün Köşe Yazıları