Murat Sabuncu

Erdoğan’a kırmızı kart

27 Mayıs 2016 Cuma

Yeni değil aslında... Uzun süredir üç temel noktada; Suriye’de desteklenecek gruplar, Kürtlerle ilişkiler ve Türkiye’deki demokrasi sorunuyla ilgili giderek derinleşen görüş ayrılıkları alttan alta seslendiriliyordu. Bunun Obama tarafından net şekilde ortaya konması ise bu yılın nisan ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı Nükleer Güvenlik Zirvesi’nin kapanışında yaptığı konuşmada oldu. Şöyle demişti ABD Başkanı:

“Gerçek olan bir şey var ve bunu doğrudan da söyledim: Türkiye’deki bazı eğilimlerden rahatsız olduğum bir sır değil. Ben basın özgürlüğüne, din özgürlüğüne, hukuk ve demokrasiye güçlü bir şekilde inanıyorum...”

Bugün gazetemizin birinci sayfasında iki büyük ve aslında birbiriyle bağlantılı haber var. Birincisi ABD Savcısı Preet Bharara’nın tutukladığı Rıza Sarraf’ın kefalet talebine karşı mahkemeye sunduğu 29 sayfalık dilekçe. Ve sonuna eklediği 17 Aralık fezlekesinin 55 sayfalık çevirisi ile başlayan süreç. Metinde “Sarraf ile Erdoğan da dahil üst düzey Türk yetkililer arasında bağlantılar” diye başlayan cümleler. Üç eski bakanın “hesap hareketleri belgeleri”. New York Times muhabiri Benjamin Weiser’in gerekçeden aktarmasıyla “Sarraf’ın servet ve gücünü kullanarak rüşvetle hapisten çıkışı”... Önceki geceden bugüne ve yarınlara yansıyacak haberle ilgili hukukçular “adı geçen isimlerin mallarına el konmasından yurtdışında tutuklanma ihtimallerine kadar” bir dizi ihtimalden bahsediyor.

Dosyayı en iyi izleyen gazeteci İlhan Tanır dün işi yakından izleyen kritik bir haber kaynağına şu soruyu sordu: Obama, Erdoğan ilişkileri nedeniyle savcılığa baskı yapar mı? Kaynağın yanıtı şu oldu: Erdoğan’ın isminin bu kadar kolay dilekçeye eklenmesi Washington’dan yeşil ışık aldığını gösterir.

Soru da yanıt da çok kritik. Ancak burada Savcı’ya haksızlık etmemek gerekir. Wall Street’i karşısına almış pek çok davada öne çıkmış bu ismin sadece “siyasetle çalışmadığı”, elinde ABD’nin istihbarat birimlerinden pek çok bilgiyle bu davaya baktığını kaydedelim. Burada kısa bir hatırlatma... Bir dönem ABD’de, Halkbank’ı ambargo sürecinde koruyan siyasi bir irade vardı. Öte yandan Türkiye’de bilinenlerin ve siyasetçilerin baskısıyla kapatılanların dışında, ABD’li savcının elinde henüz küçük bir kısmı çok önemli delillerin olduğu belirtiliyor. Kısaca; ABD konuyu yasaların korunması, kanuni yaptırımlar (law enforcement) ekseninde ele alıyor ama siyasetten de yeşil ışık yakılmış görünüyor.

O armanın anlamı

Gelelim sayfamızdaki ikinci önemli habere... Amerikan Özel Kuvvetleri, IŞİD’e karşı düzenlenen Rakka operasyonunda YPG savaşçılarıyla birlikte yan yana. Üstelik üniformalarında dikkat çekici bir detay var. Fransız haber ajansı AFP’nin geçtiği fotoğrafta Amerikan Özel Kuvvetleri’nin Rakka operasyonu sırasında üniformalarına YPG arması taktığı açıkça görülüyor. YPG’nin PYD’nin silahlı kanadı olduğunu hatırlatmaya herhalde gerek yok.

Peki Türkiye çok uzun zamandır neyi savunuyordu? PYD, PKK’nin uzantısıdır ve terör örgütüdür. ABD ne yanıt veriyordu: Biz PYD’yi terör örgütü olarak görmüyoruz.

Dün gelen fotoğraflarla ne kesinleşmiş oldu: ABD, PYD’yi yani Suriye’deki Kürt hareketini terör örgütü olarak görmemekle kalmıyor, aynı zamanda “müttefiki” olduğunu dünyaya ilan ediyor. Türkiye’nin bölgede gerçekleştiremediği siyasi-askeri etkinliği, gücü dün itibarıyla tam bir hayal kırıklığına dönüşüyor. ABD için bölgedeki yeni müttefik resmi olarak Kürtler...

Bildirideki ayrıntı

Dün MGK bildirisinde “bölücü terör örgütü PYD/ YPG’nin Avrupa’da açtığı temsilcilikler müttefiklikle bağdaşmaz” deniyordu. Ancak artık Türkiye’nin şu anki iktidarının ne ABD nezninde ne de Avrupa’da sözünün çok etkisi kalmadığı açıkça ortaya çıkıyor. Ancak kaynaklar ABD’nin Erdoğan ile tamamen köprüleri attığı iddiasının ileri bir yorum olacağını belirtiyor. “Kırmızı çizgilerinde, kırmızı kart gördü” yorumu yapılıyor.

Tüm bu gelişmeler ışığında; kendi ülkesindeki adaletin gerçekleşmesi için ABD’li savcıya umut bağlayan, Suriyeli Kürtlerin ittifakına yorumlar döşenirken, kendi ülkesindeki Kürtlerin uğradığı zulme sessiz kalan bir durumda olmanın “utancı da” herhalde hepimize yeter...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları