Özgür Mumcu

Üreyelim arkadaşlar

01 Haziran 2016 Çarşamba

Cumhurbaşkanı Erdoğan memleketimizin en meşhur vakfı TÜRGEV’de konuştu. Gerçi Cumhurbaşkanımız neredeyse 24 saat içinde İstanbul’un fethi törenlerinde ve gece yarısına doğru İzmir’de havaalanında da konuştu. Muhtemelen bu yazı yazılırken, matbaada basılırken ya da siz okurken de bir yerlerde konuşacak. 1990’lı yılların “konuşan Türkiye” sloganı meğer hayata böyle geçecekmiş.
Sayın Erdoğan, memleketimizin en meşhur vakfı TÜRGEV’deki konuşmasında en sevdiği konulardan birine yani aile, evlilik, çocuk kısaca zürriyet davamıza değindi:
“Zürriyetimizi artıracağız. Neslimizi çoğaltacağız, nüfus planlamasıymış, doğum kontrolüymüş, hiçbir Müslüman aile böyle bir anlayış içinde olamaz. Rabbim ne diyorsa, sevgili Peygamberimiz ne diyorsa biz o yolda gideceğiz.”
Müslüman olmayan vatandaşlarımız kusura bakmasınlar, Cumhurbaşkanımız şimdilik onların zürriyetiyle ilgilenmiyor. Osmanlı millet sistemi de bunu gerektirir. Artık o vatandaşlarımız da kendi “milletbaş”larına danışsın.
Kürtaj, sezaryen, doğum kontrolü gibi meseleler Cumhurbaşkanımız olsun hükümetimiz olsun büyüklerimiz tarafından sıklıkla ele alınıyor. Bunlar dünyanın birçok yerinde tartışma konusu. İnsanların cinsel hayatları, aile yapıları hakkında ayrıntılı fikirlere sahip, boş vakitlerinde bunlara kafa yoran bir siyasetçi tipi var.
Bunlar arasında benim favorim bir zamanların Romanya diktatörü Çavuşesku. Malum, kendisi aynı zamanda Bükreş’in ortasına dünyanın Kennedy Uzay Üssü ve Meksika,Teotihuacan’daki Tüylü Yılan Tapınağı’ndan sonra en büyük binasını yani Romanya Meclis Sarayı’nı dikmesiyle de biliniyor.
Çavuşesku büyük hayalleri olan biriymiş. Ülkesinin nüfus artış hızı hayallerine yetişmeyince derhal bir kanun çıkartmış. Romanya çapında kürtajı ve bütün doğum kontrol yöntemlerini yasaklayıvermiş. Bununla da yetinmemiş, 25 yaşın altında devlet çalışanı bütün kadınlara senelik jinekolojik muayene zorunlu tutulmuş. 25 yaşından büyük çocuksuz, bekâr kadınlar ile çocuksuz ailelere de senelik para cezaları kesilmiş.
Netice? Doğum kontrol yöntemleri yasadışı ve ancak büyük paralara karaborsadan bulunduğu için istenmeyen gebeliklerde büyük bir artış. Bunun sonucunda merdiven altı kürtaj operasyonlarında yükseliş. Yasağın sürdüğü senelerde kürtaj operasyonlarının arttığı biliniyor. Bununla beraber anne ve bebek ölümleri çok yüksek oranlarda gerçekleşmiş. Yetimhane ve hastanelere bırakılan sayısız bebek de cabası. Çavuşesku’dan sonra kürtajın serbest bırakılmasıyla zaman içerisinde kürtaj operasyonlarının yaklaşık on kat azaldığı görülüyor. Buna rağmen, yaklaşık yirmi küsur sene doğum kontrolün yasaklandığı ülkede, doğum kontrol alışkanlığının yerleşmesi vakit aldığı için Romanya hâlâ Avrupa’da kürtajın en fazla yapıldığı ülkelerden biri. Sebebi ise serbest olması değil uzun bir süre yasaklanmış olması.
Peki, nüfusun artırılmaya çalışılmasının iddia edildiği gibi iktisadi büyümeye olumlu bir etkisi var mı? Bu konuda Aykut Attar’ın 2012 senesinde Tepav için hazırladığı Celasun Ailesi Özel Ödülü’nü almış “İktisadi Tarih Doğum Yanlısı Söyleme Karşı” başlıklı ayrıntılı incelemesine göre cevap hayır.
Bir defa teşvik edici politikalar ve söylemlerin toplumda kaydadeğer bir karşılık bulduğunu söylemek zor. İnsanlar çocuk yaparken haliyle kendi önceliklerini dikkate alıyor. Bunun sebebiyse gelir artışı, eğitimin artması, şehirleşme gibi birçok faktör.
Geriye Çavuşesku tarzı yöntemler kalıyor ki neticeleri ortada.
Sayın Erdoğan’ın “en az üç çocuk” söylemine başladığı sene, yani 2008’de Nüfus Planlaması Kanunu’nda birkaç değişiklik yapıldığını ancak kanunun hâlâ yürürlükte olduğunu da hatırlatalım.
Doğum kontrolü ve kürtaj karşıtlığı aslen Batı’da sürmüş bir kültür savaşının önemli bir cephesi. Milli ve yerli derken yolun Vatikan ve Çavuşesku’nun cinsel politikalarıyla buluşması da sayın Cumhurbaşkanı’nın geniş vizyonunu gösteriyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları