Bağış Erten

Duvarın üzerine bir tuğla daha

01 Haziran 2016 Çarşamba

Leicester kandırdı bizi. Öyle bir büyük bir mucizeye imza attılar ki, ‘olabilir’ zannettik. Davutların Golyatları daha sık devirebileceği bir hayat mümkündür, dedik. Sonuçta İngiltere’de oluyorsa her yerde olabilirdi, değil mi?
Meğer, Karl Marx’ın düştüğü yanlışa benzer bir hayalmiş bu. O devrimi İngiltere ya da Almanya’da bekliyordu. Kapitalizmin ve sömürünün iyice çıplaklaştığı yerlerde, güçlüyle güçsüz arasındaki farkın en fazla olduğu, ezilenin en fazla ezildiği bölgelerde devrim daha mümkündü. Ama orada değil Rusya’da oldu. Belki de 200 yıl aradan sonra bu sefer futbol üzerinden haklı çıkar diye düşündük. Galiba gene olmadı. Çünkü ne Leicester işçi sınıfı gibi bir şey, ne de futbol kapitalizmi öyle tek darbeyle yıkılacak kadar zayıf.
Önce Crystal Palace’la umutlandık. İngilizlerin en büyük ikinci kupası tarihî bir ‘kaybeden’e gitmek üzereydi. 100 yılı aşkın tarihinde hiçbir büyük başarısı yoktu Crystal Palace’ın. Avrupa Kupalarında göründükleri tek an bile 1998’deki Samsunspor’a elendikleri Intertoto Kupası’ydı. Üzerine belgeseller yaptıkları 1990 FA Cup finalini unutamıyorlardı. O gün kaybettikleri rakibe karşı bugün tarih yazılabilirdi. Üstelik daha iyi durumdaydılar. Ama olmadı. 78’de öne geçtikleri maçta 12 dakika direnemediler ve kupayı uzatmada kaybettiler.
Olsun dedik, Dortmund var. Son yedi sezondur sadece Almanya’nın değil dünyanın belki de en fazla örnek gösterilesi takımı. Satın aldığından çok üretiyor, batmış kulübün kasası ağzına kadar dolmuş durumda, stadı her maç hıncahınç ve sürekli nefis antrenörlerle nefis futbol oynuyor. “Onlar kazansın Almanya Kupası’nı, Bayern de biraz doyuversin artık” dedik. Gene olmadı. Hem de penaltılarda.

Ağaç dikmeye devam
O zaman umudumuz Marsilya olmalıydı. Paranın alabileceği her başarıyı alan PSG karşısında bir barikat kalsa dedik. Montpellier’in birkaç sezon önce yaptığını artık kimse yapamaz hale gelmişti, kabul. PSG ligi neredeyse her maçta rakibini ezerek aldı, kabul. Ama kupa finali tek vuruş dedik. İlk yarı anca dayanabildi Marsilya. Sonra dört gol yediler.
Milan eski günlerinin hayrına Juventus’a kafa tutar dedik, gele attık. Sevilla Barcelona’ya hiç değilse Europa League şampiyonu olarak ters gelir dedik, dümdüz geçti gitti Barca. En nihayetinde Atletico Madrid’e kaldı tüm umutlar. Onlar yapabilirdi. Fiyakalı futbolun antitezini bulmuşlardı. Kendi yıldızlarını kendileri yaratıyorlardı. Ve artık futbol sahnesinin en tepesindeydiler. Ama gene olmadı, gene olmadı. Penaltılar kumarı gene güçlüden yana kullandı tercihini.
Velhasıl, koca sezonu elimizde bir tek Leicester mucizesiyle kapattık. Kuvvetle muhtemel o da gelecek sezon tekrar etmeyecek. Düzen duvardaki deliği hızla kapatmak ve yoluna devam etmek için elinden geleni ardına koymayacak. Sadece bir cephe kazanıldı Leicester’la. Savaşta onlar öndeler. Belli ki düzen öyle tek vuruşla devrilmiyor. Devamlılık şart. Ama çok da moral bozmamak lazım. Büyüdüğünü görmemeyi göze alıp, yetmişinde zeytin ağacı dikmeye devam. Tarihin zirvesinde olmayabiliriz. Ama bazen bir tuğla olmak da yeter.

Üç yıl önce bugün
Üç yıl önce bugün İstanbul United vardı. Üç yıl önce bugün futbol bir devrimin gözünü kırpmasında temel aktörlerden biriydi. Üç yıl önce bugün herkes, hiç yan yana gelemeyecek gibi duranların geldiğini görmüştü. Üç yıl önce bugün bu ülkenin en büyük şehrinin tam ortasında çocuklar top oynuyordu güle oynaya. Üç yıl önce bugün bu ülkenin ‘yeni jenerasyonu’ kendilerine gelen eleştirilere göğüslerinde bile yumuşatmadan gelişine dömivole çakmıştı. Üç yıl önce bugün Çare Drogba’ydı. Üç yıl önce bugün İnce Memed gibi bir şeydi Çarşı. Üç yıl önce bugün “kara deryalarda bir Fener” vardı. Üç yıl önce bugün “sık bakalım” bir tribün şarkısı olmaktan çıkıp çapulcu marşı haline gelmişti.
Bırakın bugünden şikâyet etmeyi. O günün ruhundan geriye ne kaldı diye hayıflanmanın da anlamı yok. Bir kere oldu mu bu? Oldu. Kalp bir kere çarptı mı? Çarptı. O tribünler haftalar boyunca “her yer Taksim her yer direniş” diye inledi mi? İnledi. Bir kere olduysa bir daha olur. Enseyi karartmayın. Ne diyorlardı o günlerde? Bu daha başlangıç…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları