En kötüsü

04 Haziran 2016 Cumartesi

Alman parlamentosu, 1915 Ermeni soykırımını kabul eden kararı perşembe günü görüşüp onayladı.
Soykırımın belgelerle sabit olduğunu iddia eden parlamento, Türkiye’nin de, bu gerçeği kabul etmesi gerektiğini ileri sürdü. Alman imparatorluğunun olaydaki sorumluluğunun da kabul edildiği ve bundan utanç duyulduğu belirtilen ve Ermeni soykırımının Almanya’daki ders kitaplarında yer alacağı vurgulanan kararın amacının Türk - Ermeni ilişkilerinin düzelmesine katkıda bulunmak olduğu da ayrıca öne sürülmüş.
Tabii Alman parlamentosunun 1915 olaylarını soykırım olarak kabul eden kararının, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin düzelmesine, nasıl katkıda bulunacağını anlamak güçtür. Bunun tek açıklaması olsa olsa Berlin’in, Ankara’ya baskı ve tehdit ile Erivan’ın isteklerini kabul ettireceğine inanmış olması olabilir.
Berlin’in tavrı, her şeyden önce, AİHM’nin 13 Aralık 2013 tarihli 2. Daire ve 15 Ekim 2015 tarihli Büyük Daire kararlarına aykırıdır.
Her iki kararda da parlamentoların ya da başka siyasilerin soykırıma hükmedemeyecekleri, böyle bir kararın yetki gasbı olacağı belirtilmiştir.

***

1915 olayları konusunda yıllar boyunca çok yazdım. Onları yineleyecek değilim, yalnızca,
15 Ekim 2015 tarihli Büyük Daire kararının kaynağı olan Doğu Perinçek’in de altını çizdiği bir hususu vurgulamakla yetineceğim. 1915’te çok üzücü katliamlar olduğunu yadsımıyor, tarafların hiçbirinin sorumluluğunu görmezden gelmiyor, tehcirdeki devlet sorumluluğunu örtbas etmeye uğraşmıyor, yalnızca olanların soykırım tanımına sokulamayacağını anlatmaya çalışıyoruz. Şimdi de AİHM kararlarına aykırı olarak alınan Alman Parlamentosu kararının hangi akla hizmet olduğunu anlamaya çalışıyoruz.
İddia edildiği üzere, bu karar Türkiye- Ermenistan ilişkilerine olumlu bir katkıda bulunamaz.
İlişkilerin düzelmesi için, Ermenistan’ın T. C. topraklarından bir kısmı üzerinde “Batı Ermenistan” etiketiyle hak iddia etmekten vazgeçmesi, Türkiye’ye karşı hasmane tutumuyla birlikte, bölgedeki saldırgan genişleyici emellerini bir yana bırakması gerekmektedir.
Unutmayalım ki, bütün bunlar gündeme gelmeden önce Ankara-Erivan ile iyi ilişkiler sürdürüyordu.
Bu gerçeklerin ışığında tam da Merkel’in mülteci sorununun çözümünde Türkiye’ye büyük ölçüde bel bağladığı bir sırada böyle bir yolun tutulmasındaki hikmeti anlamak güçtür.
Evet bu kararın nedeni ve zamanlaması gerçekten cevaplanması güç sorular.

***

Alman parlamentosunun AİHM’nin kararlarıyla çelişen tavrı, tam da Türkiye’nin imaj erozyonunun tavan yaptığı bir sıraya rastlaması acaba bir tesadüf mü?
Gerçekten, artık birinin kişiliğinde somutlaşmış, Türkiye’nin imaj erozyonu doruktadır.
Bunun kadar, hatta daha da vahim olan husus ise, emekli diplomat, siyasetçi, değerli araştırmacı yazar dostum Onur Öymen’in ısrarla vurguladığı konuyla ilgili toplumsal tepkisizliğimizdir.
Gerçekten de bu kez, üniversiteler, basın, iktidarı ve muhalefeti ile siyasal partiler, meslek kuruluşları, sivil toplum kuruluşları anlam veremediğim, daha da ötesi korkunç bir tepkisizlik içindedir.
Gerçi, artık bütün dış politikamız, tam bir kayıkçı kavgası üslubu doğrultusuna oturtulmuştur ve her an herkese öfke kusulmaktadır ama bunun içeriyi avutmanın ötesinde, bir kıymeti harbiyesi yoktur.
Sakın Almanların ayranını kabartan da bunlar olmasın?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları