Hikmet Çetinkaya

Surönü Diyalogları...

04 Haziran 2016 Cumartesi

Yıkımlar, acılar, ölümler... Çiçeklenmeyen umutlar...
İnsanlar ve halklar arasında korku, düşmanlık bitip tükenmiyor...
Oya Baydar’ın “Surönü Diyalogları”nı okurken, kendi kendimle de yüzleştim. Hayatın anlamını sorguladım. Acılar denizinde hesaplaşmanın dışında var olan gerçekleri anımsadım.
Ölümler, acılar, hüzünler insanları ayrıştırmaz, daha da yakınlaştırır...
Bu yakınlaştırma sevgiyi çoğaltır, hayata bir anlam kazandırır.
Biz barışa değil de savaşa götüren o körgüdü, ölen çocuklarımız...
İster Türk olsun, ister Kürt, Laz, Çerkes..
Bir eksiğimiz var bizim, o da şu:
Duygu ağı niye yok bizim yüreklerimizde, düşüncelerimizde?
Ölümlerle çoğalacağımızı sananların sayısı çok...
Cizre’de, Sur’da, Nusaybin’de, Yüksekova’da neler oluyor?
Türkler ve Kürtler yüzyıllardır bu topraklarda birlikte yaşıyor...
İstenilen nedir?
Eşitlikçi ve özgür bir hayat biçimi.
Oya Baydar, öykü tadında denemesinde gerçekleri gözlerimizin önüne seriyor.
Çağdaş insanın, düşmanlığın kaynağını, kökenini, gerekçesini, nedenlerini anlatıyor; o, kişinin körgüdülerine ve duygularına, önyargılarına teslim olmaması gerektiğini vurguluyor.
Oya Baydar’n tanısı doğrudur...
Duygularına, körgüdülerine teslim olan kişi düşmanlığın kölesi olur...
Daha açık söyleyeyim ilkelleşir...
Doğru düşünebilmek için zihin jimnastiği yapmanın, kendini bir başkasının yerine koymanın tam zamanıdır.
Kanımca “Surönü Diyalogları”nda bunun yapılmasını istiyor.

***

Oya Baydar bağnazlığın, şovenizmin, herkesin benliğinin bir köşesinde közlendiğini, bir başka deyişle insanlık gerçeğinin buradan anlaşılabileceğini anlatıyor bize.
Yazar, küçük de olsa bir çözüm umudunun peşinden gitmeyi öneriyor.
Kuşkulu bir umut ama yine de o umudu yüreklerde çiçeklendirmek.
2016 yılında yaşananlar ise milliyetçi duyguları ırkçılık sarmalından görenlerden kaynaklanıyor.
Burada PKK’nin yaptıklarının doğru olduğunu falan söylemiyor yazar. Oya Baydar’ın birikimi, yüreği ölen şehitler için de yanıyor, gençler için de elbet.
Kıyım ve yıkım aklı başında insani duyguları olan tüm insanların yüreğini yakıyor.
Yıllarca şu slogan atıldı benim ülkemde:
En iyi Kürt ölü Kürt’tür...
Kitabı okurken 90’lı yıllar geliyor aklıma, faili meçhul cinayetler, ensesinden vurulan demokrat insanlar, siyasetçiler...
Beyaz Toros’lar...
Vedat Aydın, Musa Anter, Mehmet Sincar ve binlerce insan.
Oya Baydar bunları anımsayıp daha da kaygılanıyor...
Dediği şu:
En küçük bir çözüm umudunun peşinden gitmemiz, çözüme yönelik her adımı desteklememiz gerektiğine inanıyordum, bugün de inanıyorum.
Kısa zamanda ufukta bir çözüm umudu görünmüyor ama yarın savaşı sona erdirmeye, diyaloğa ve çözüme doğru atılacak adımları kimden, nereden gelsin yine desteklerim.
Bağnazlıktan, ilkellikten yana değil Oya Baydar, insanlıktan, sevgiden yana.
Sanırım bu kitabı, Kürt kartını elinde tutan siyasetçilerin, iktidar sahiplerinin mutlaka okuması gerekir.

***

Hayata dokunabilmek için, gerçekleri yazmaktan çekinmemeliyiz...
Biz bu topraklarda yaşıyoruz birlikte.
Salt edebiyatçılar değil, herkes kendine şu soruyu sormalı;
Biz neden barıştan yana değil de savaştan yanayız?
Hayat ormanında bu güzellikler varken niye ölüyoruz, öldürüyoruz!
Gelin kendimizle hesaplaşalım ve bundan korkmayalım...
Gelin dağlarımıza bahar gelsin, yaz gelsin, kış gelsin...
Gelin kucaklaşalım!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları