Ahmet İnsel

Holokost’un faillerinin çocukları konuştu

04 Haziran 2016 Cumartesi

Ermenilerin 1915 ve sonrasında maruz kaldıkları kıyım ve etnik temizliği resmen tanıyan ilk devlet Uruguay oldu. 1965 yılında Uruguay parlamentosu soykırım kelimesini kullanmadı. “Ermeni şehitler” ifadesiyle yetindi. Uruguay’ın bu kararını, uzun bir aradan sonra, 1982’de Kıbrıs Cumhuriyeti parlamentosunun aldığı Ermeni soykırımını tanıma kararı izledi. Ardından giderek hızlanarak farklı içerik ve biçimde tanıma kararları geldi. ABD’de Temsilciler Meclisi’nde 1984’te, Senato’da 1987’de alınan karar, ABD Başkanı’nın tanımaması nedeniyle yaptırım gücü kazanmadı. İzleyen yıllarda, aralarında Rusya, Yunanistan, Belçika, Lübnan, İtalya, Fransa, Arjantin, İsviçre, Hollanda, Kanada, Polonya, Avusturya’nın olduğu 28 ülke Ermenilerin maruz kaldıklarını soykırım olarak tanıdı. Bulgaristan “toplu katliam” olarak tanımladı. Avrupa Parlamentosu (1987) ve İskoçya, Galler, Kuzey İrlanda, Katalonya ve Korsika bölge parlamentoları da Ermeni soykırımını tanıma kararları aldılar.
Doğu deklarasyon, birkaçı da yasa statüsünde olan bu resmi metinler, genellikle fail olarak Osmanlı İmparatorluğu’nu işaret ediyor. Fransa ve Vatikan’ın tanıma metinlerinde fail belirtilmiyor. Uruguay, Arjantin ve Kıbrıs’ta ayrıca bu soykırımın mağdurlarını anma günü ihdas edildi.
Almanya Federal Meclisi’nde 2 Haziran günü onaylanan, “19151916 döneminde Ermenilere ve diğer Hıristiyan azınlıklara yönelik soykırımı hatırlama ve anma” başlıklı karar tasarısı, bugüne kadar başka ülkelerde kabul edilmiş metinlerden önemli farklar içeriyor. Ezici çoğunlukla (sadece bir hayır ve bir çekimser oy) kabul edilen metin, önümüzdeki dönemde Ermeni soykırımı konusundaki tartışmaları farklı bir düzeye taşıyacak.
Metinde fail olarak “Jön Türk hükümeti” gösteriliyor. Bundan kastedilen İttihat ve Terakki hükümeti. Ermenilerin yanında, 1915-1916 yıllarında, diğer Hıristiyan azınlıkların, özellikle Süryani ve Keldanilerin de soykırıma maruz kaldıkları vurgulanıyor.
Daha önemlisi, karar metninde, “soykırım” ve “Holokost” kelimeleri aynı zamanda kullanılarak iki olgu arasında bir fark olduğu zımnen kabul edilmekle yetinilmiyor, bu açıkça şöyle ifade ediliyor: “Almanya’nın suçlu ve sorumlu olduğu Holokost’un biricikliğinin de bilincindeyiz.” Almanya’da ve Almanların işgal ettiği topraklarda 2. Dünya Savaşı sırasında altı milyon Yahudinin yok edilmesini simgeleyen Holokost kelimesi, eski Yunancada bütünüyle yakıp yok etmek anlamına geliyor. Günümüzde ise Nazilerin bütün Yahudileri yok etme politikasını kastediyor. Bu anlamda, Alman parlamentosunun kararının ardından, Osmanlı İmparatorluğu’nun resmen uyguladığı tehcir politikasının soykırım olarak tanımlamasıyla, onu gayri resmi biçimde izleyen etnik temizlik politikaları ve Nazilerin uyguladığı Yahudileri yok etme politikasının benzerlik ve farklarının ortaya çıkarılması çalışmaları daha fazla gündeme gelecek.
Almanya parlamentosunun onayladığı metinde, “Alman İmparatorluğu’nun bu olaylarda suç ortaklığı vardır” cümlesi, başlı başına bir ilk oluşturuyor. Dönemin Alman hükümetinin kendisine gelen bilgileri kasıtlı biçimde gizleyip, “insanlığa karşı işlenmiş bu suçu durdurmaya çalışmayarak oynadığı yüz kızartıcı rolden” bugün Alman parlamentosunun derin üzüntü içinde olduğu ifade ediliyor. Almanya’nın kendi tarihiyle yüzleşme çabasının bir parçası bu. 20. yüzyılın ilk soykırımı, 19041908 arasında, bugünkü Namibya’da yaşayan Herero ve Nama halklarının kitlesel biçimde Alman kolonyal ordusu tarafından katledilmesiydi. Almanya Dışişleri Bakanı 2015’te bunun bir “savaş suçu ve soykırım” olduğunu resmen kabul etti.
Bugüne kadar Ermeni soykırımını tanıma metinlerinde olmayan son derece önemli bir paragrafta, o dönemin güç koşulları içinde “Ermeni kadın, çocuk ve erkeklerin kurtarılması için mücadele eden insanlar” saygı ile anılıyor. Çocuklarına katillerin menkıbelerini değil, Kütahya ve Konya valileri gibi adil insanların çabalarını tarihi miras olarak bırakmak isteyen herkesin paylaşması beklenen bir çağrı bu.
Biricikliğini kendilerinin de kabul ettiği Holokost’un faillerinin çocukları, tarihle yüzleşmenin nasıl zor ama bunun neden gerekli olduğunu şöyle ifade ediyorlar: “Almanya’nın kendi tarihi tecrübesi, bir toplum için tarihinin karanlık sayfalarını ele almanın ne derece zorolduğunu göstermiştir. Öte yandan tarihin dürüstçe ele alınması hem toplum içerisinde hem de başkalarıyla barışmanın en önemli temelidir. Bu noktada faillerin suçları ile bugün yaşayanların sorumluluğu arasında ayrım yapmak gerekir. Geçmişin anılması bizi ayrıca nefret ve yıkımın insanları ve halkları tekrar tekrar tehdit etmesi noktasında uyanı kolma ve bu durumu önleme konusunda da uyarır.”
Bu tespit, günümüz Türkiye’sinde içinde boğulduğumuz şiddetin kökenlerine de ışık tutuyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir otokrat prototipi 1 Eylül 2018
Kayırma ekonomisinin bedeli 28 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları