Gerçek bir yaz festivali

22 Haziran 2016 Çarşamba

Bu yılki İstanbul Festivali, herhalde İstanbul’un park ve bahçelerindeki dinletileriyle gerçek bir yaz festivali olarak tarihe geçecek: Boğaz’daki Avusturya Kültür Ofisi, Fransız Sarayı, Alman Sefareti, Sakıp Sabancı Müzesi’nin bahçeleri; Fenerbahçe Parkı; Maslak’taki Uniqe Hall’un bahçesi, atmosfer kattılar. Tıpkı yurtdışındaki yaz festivalleri gibi bir ortamdı. Özellikle Alman Sefareti’nin Tarabya’daki Yazlık Rezidans bahçesi masal gibiydi. Çok disiplinli ve usta sanatçılardan Astor Piazzolla’nın tangolarını dinledik. Açık havada akustik hep sorun olur. Oysa burada devasa ağaçların çevrelediği alandaki doğal yansıma ve dozunda kullanılmış ses yükselticilerle harika bir atmosfer yaratıldı. Isabelle van Keulen ve ekibi son derece titiz bir çalışmanın ürünü olarak, acısıyla, coşkusuyla, baştan sona Piazzolla’yı dinlettiler. Aslında tek bir besteciye ayrılmış programlar iddialıdır, sıkıcı olabilir. Ama böylesi bilge ellerde “Grand- Tango” geleneği “Tango Nueva” stiliyle renklendiğinde tadına doyulmaz olmuştu. Ayrıca van Keulen’in aralarda yaptığı açıklamalarla program daha da renklendi. Bis olarak çalınan o ünlü Liebertango’dan sonra alkışlar dinmek bilmedi. Beni en çok etkileyen, bestecinin Şostakoviç stilindeki “Gerçekle Üç Dakika” adlı parçasıydı. Piyanist Ulrike Payer’in ustalığı bu yapıtta doruğa ulaştı. Piazzolla’nın, Rostrapoviç için bestelediği çello-piyano yapıtını topluluğa uyarlayan grubun bandoneoncusu Christian Gerber herhalde Piazzolla’yı bir kez daha tarihe kazandırmıştı. Kontrbasçı Rudiger Ludwig de unutulmaz sololar yaptı. İzleyiciler sanatçıların kayıtlarını bulabilmek için CD satış masasına koştular, ama ne yazık ki ne 2013’te çıkan kayıtlar, ne de van Keulen’in herhangi bir kaydı vardı.

Viyana Senfoni gelmeyince
Bu yılki festivalin en ünlü senfoni orkestraları, kapanışta çalacak olan Viyana Senfoni ve festivalin “yerleşik konuk orkestrası” ilan edilen Varşova Filarmoni’ydi. Geçen hafta terör kaygısıyla gelmekten vazgeçen Varşova Filarmoni’nin yerine yine Polonya’dan, genç bir topluluk, Beethoveen Akademi Orkestrası katıldı. Jacek Kaspszyk yönetimindeki ilk konserde solist, piyanist Herbert Schuch’a Rachmaninoff’un Paganini Çeşitlemeleri’nde eşlik etti. Schuch, yumuşak tuşesiyle, derin anlatımıyla dikkat çeken bir piyanist. Orkestra ise Çaykovski’nin Romeo ve Juliet Fantezi Uvertürü’nde ve çağımızın ünlü bestecilerinden Weinberg’in 4. Senfonisi’nde yüksek tamperaman sergilese de özellikle üflemelilerdeki aksaklıklar ve anlatımda bütünlük yoksunluğu ile festivalin genel düzeyinin altında kaldı. Ertesi gece dinlediğimiz programda aynı topluluk çellist Gautier Capuçon’a eşlik etti. Gautier, kendine özgü tutkulu anlatımıyla Saint- Saens’ın çello konçertosunu ve Massnet’nin Meditasyon’unu çaldı. Orkestra bu kez biraz daha dikkatliydi, ama yine bütünlükten yoksundu.
Şimdi kapanış konseri için de bir değişiklik duyurusu yapıldı: Viyana Senfoni’yi Pablo Heras-Casado değil, Amerikalı şef Robert Trevino yönetecekmiş. Bu kez terör korkusu değil, ailevi nedenler varmış!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eski bayramlar 10 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları