Olaylar Ve Görüşler

Eğitimde ‘yarım’ tablo

24 Haziran 2016 Cuma

Cumhuriyeti kuranlar kadın-erkek eşitliğine inanıyordu, devrimler de bu ilkeye dayandırıldı. Bunu temelinden sarsıp anne olmayanı “Yarım” diye nitelemeye başladılar.

Türkiye, 93 yıldır Cumhuriyet. Kurucularımız, henüz sistemin adını bile koymadan, kadın-erkek eşitliğine yöneldi. Üst üste yapılan devrimlerin temelinde eşitlik anlayışı vardı. Bugün sistemi değiştirmek isteyenler de kadın-erkek eşitliğini temelinden sarsmaya yöneliyor: Tarihi tersinden yineletme hedefindeler! İş, anne olmayı tercih etmeyen ya da olamayan kadınların “yarım” olduğuna kadar vardırıldı!
Cumhuriyetin eğitim devrimi, laik ve bilimsel eğitimi, ülkenin her yanına, kız-erkek ayrımı yapmadan götürdü. Bu amaçla 1924 Öğretim Birliği’nin sağlanmasının ardından karma eğitime geçildi. Aydınlanma projesi Köy Enstitülerinde de bu anlayış devam ettirildi. Türkiye, çocuklarına iyi bir eğitim vermek için büyük fedakârlıklar yaptı, Cumhuriyet öğretmenleri, aydınlık kuşaklar yetiştirdi.
Bugün de TC anayasasına eşitliği, hatta pozitif ayrımcılığı koymuş, önemli uluslararası sözleşmelere imza atmış bir ülkedir. Ama sadece eğitim alanındaki uygulamalara baktığımızda, karşımıza, Cumhuriyetin eğitim anlayışının ve parçası olmak için uğraştığımız Avrupa’nın değerlerinin çok gerisinde kalan bir tablo ortaya çıkıyor.
Geçen günlerde sıkça tartışılan TBMM Boşanmaları Önleme Komisyonu raporu, eğitimdeki eşitsiz uygulamaları sorgulamak için iyi bir fırsattı. Ne var ki komisyonun taslak raporu iktidarın bakış açısını yansıtmaktan ileri gitmedi. Raporda, “çocuğun içine doğduğu toplumun değerlerini içselleştirilmesi” öneriliyor. İyi de hangi değerler? Örneğin, aile değerleri olarak “adil olma, çalışkanlık, sabır, sevgi, dayanışma, özen gösterme, dürüstlük, hoşgörü, saygı” sayılıyor ama eşitlik yok! Eşitsizliği körükleyen demeçler tek cümleyle eleştirilmiyor. Ders kitaplarındaki eşitsizliklerden de bahsedilmiyor.

Harfleri süpüren kadın
Oysa ders kitaplarındaki kimi örnekler eşitsizliği yeniden üretmek için özel olarak tasarlanmış gibi. Geçen aylarda, Prof. Dr. Firdevs Gümüşoğlu’nun “Ders Kitaplarında Toplumsal Cinsiyet” (Tarihçi Kitabevi) başlıklı çalışmasının genişletilmiş 4. baskısı yayımlandı: 2015 tarihli Türkçe 1. sınıf ders kitabında, heceler öğretilirken bir kadın, yerdeki harfleri elektrik süpürgesiyle temizliyor. Hayat Bilgisi 1. sınıf ders kitabı: “Ailesindeki liderin/ liderlerin ailedeki rolünü fark eder” diye öğretiyor, eşitlik yok ille de lider ya da liderler olmalı. Malatya İnönü Üniversitesi’nden Doç. Dr. Mehmet Akif Çeçen’in 2015 tarihli “Türkçe Ders Kitaplarında Toplumsal Cinsiyet Rolleri” başlıklı makalesinin sonuçları da çok çarpıcı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın 8. sınıf Türkçe kitabındaki “meslek rollerini” araştırmış. Anlatılan 4 akademisyenin, 3 avukatın, 4 devlet başkanının, 3 çiftçinin, 3 denizcinin hepsi de erkek. 6 kadın ise “ev hanımı.”
İlkte de ortaöğretimde de öğretmenlerimizin yarısından fazlası kadın. Peki, yöneticilerinde? Sadece yüzde 11! Eski bakan Nabi Avcı, üç müdür yardımcısından birinin kadın olmasına yönelik genelgeyi iptal etmek zorunda kaldı. Nedeni: Kadın yönetici yokluğu! Gerçek ise, hak ettikleri halde kadınlara bu görevlerin verilmemesi ve aile içindeki yükü tek başına üstlenen kadınların önündeki duygusal engeller.

Kadın hakkı var mı?
İlginçtir, eşitsizliği, öğrencilerin araştırma yaparken ilk danıştıkları yer olan Google’a bile bulaştırmışız. Google’a “Kadının hakkı var” yazınca, otomatik tamamlayıcı, ilk olarak “Kadının hakkı var mı?” diye çıkıyor. Yani Türkiye’den kullanıcılar Google’a en çok bunu yazıyor. İkinci sırada şu çıkıyor: “Kadının boşanma hakkı var mı?” Evet, Google kurulmadan 72 yıl önce, 1926’da Medeni Kanun’la ülkemizde kadınlara bu hak tanındı!
Bu düşündürücü tablonun ortaya koyduğu gerçek, Cumhuriyetin eşitlik anlayışına yakışan bir eğitim için daha almamız gereken çok yol olduğudur. Evet, anayasaya göre kadın erkek eşit, evet, ilk imzacısı olduğumuz Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi, devletlere eğitimde eşitliği sağlamak için her türlü önlemi alma görevi veriyor. Ama belli ki yetmiyor, alınması gereken önlemlerin mevzuatta yazması pek bir şeyi değiştirmiyor. Yapmamız gereken yönetim zihniyetini değiştirecek demokratik önlemler almak!

Sonuç bildirgesi
Son günlerdeki gelişmeler, tabanda bu beklentinin gittikçe görünür olduğudur. Bırakın liseleri, ilk ve ortaöğretim çağındaki öğrenciler bile, kendileri için hazırlanan dayatmacı, tutucu kalıplara karşı çıkıyorlar. Geçenlerde Bursa’da bir okulda katıldığım “Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” panelinde 5. ve 6. sınıf öğrencileri sunumlarıyla bize eşitlik dersi verdiler. Aralarından birisi, “Ben ikiz kız kardeşimle annemin karnını paylaşmışken, neden dünyada ortak haklarla yaşayamayalım?” diye sorduğunda gülelim mi, ağlayalım mı, bilemedik. Sonuç bildirgesinde isteklerini sıraladılar:
“Milli Eğitim Bakanlığı’nın bundan sonraki eğitim ve öğretim yıllarını kapsayan düzenlemelerinde,
1) “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eğitimi”nin, ders olarak müfredata dahil edilmesini ve bu doğrultuda düzenlemelerin hızla gerçekleşmesini;
2) Bu durumun ders çizelgelerindeki yoğunluktan dolayı mümkün olamaması durumunda ise, konunun uzmanlarının planlamaları doğrultusunda, mevcut “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersi kapsamına alınmasının sağlanmasını talep etmekteyiz.”
İlgililere duyurulur.
Artık ağaç, yaşken eğilmiyor!

 

GÜLSÜN BİLGEHAN
Ankara Milletvekili



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları