Çiğdem Toker

Brexit: Avrupa’nın yeni vergisi

25 Haziran 2016 Cumartesi

İngiltere’nin AB’ye “hayır” deyişi kadar önemli olan; bu “hayır”ın 43 yıl sonra ve ekonomik refahın azalacağı uyarılarına karşın gerçekleşmesidir. Britanya ile “çıkış” sözcüğünün İngilizce karşılığı exit’ten türetilmiş Brexit referandumundaki “çıkış”, tüm dünyayı yeni bir tarihsel fay hattının kıyısına getirdi.
Şimdi meseleye uzak-yakın herkes aynı konuda birleşmiş görünüyor: Büyük belirsizlik. Dünden beri en sık kullanılan sözcük bu. Yazı başlığında, bu belirsizliği analiz eden Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü OECD’nin raporundan esinlendim. OECD’nin nisanda yayımladığı Brexit konulu politika raporunun adı şuydu:
Brex’in Ekonomik Sonuçları: Bir Vergilendirme Kararı.”
“Taxing”, vergilendirmeyle birlikte külfetli, zor istek anlamında da kullanılıyor. Fakat OECD’nin rapor başlığındaki kastı ister gerçek vergilendirme; ister metafor olsun, belli olan bir şey var: Kasadan dün slibi çıkmaya başlayan fatura, her geçen gün daha da uzayacak. OECD raporu, bu faturayı kalem kalem anlatıyor.
AB’ye hayır denmesi halinde, olacakları bir vergiye benzeten OECD, pek çok gösterge ve çıktıyı analiz ederek Brexit sonrası öngörüleri listeliyor. AB üyeliğinin 1973 yılından bu yana İngiltere’ye ekonomik refah sağladığı tespitiyle başlayan raporda, “Referandum sonucu henüz belirsizken bile büyüme, zayıflamaya başladı” deniliyor.
Diğer tespitlerden öne çıkanlar şöyle:
- “Çıkış”, İngiliz ekonomisinde büyük bir negatif şok yaratacak, OECD’nin geri kalanında ve özellikle Avrupa ülkelerine de ekonomik yansımaları olacak. Brexit bazı yönleriyle, “kalıcı ve giderek artan oranlı” bir vergiye dönüşecek.
- Yaşanacak şok; zamansal döngüye bağlı olarak birkaç kanalla aktarılacak
- İngiltere ekonomisi, daha sıkı finansal koşullar ve daha zayıf güven ortamı, işçi dolaşımında yaşanacak sıkıntılar ve daha yüksek ticaret engelleri ile büyük darbe alacak.
- Britanya’da milli gelir 2020’de yüzde 3 küçülecek. Bu küçülmenin kişi başına maliyeti, bugünkü fiyatlarla yaklaşık 2200 sterlin olacak.
- Uzun vadede yapısal etkiler görülecek. Özellikle işgücü verimliliği yabancı doğrudan yatırım düşecek. Göçteki azalma işgücü büyümesini düşürecek.
- Bütün bunlar ekonomide yapısal sonuçlar üretecek ve AB ile ilişkilere yansıyarak arz yönlü şoklara yol açacak. Bu değişiklik ise daha düşük ticaret tetikleyecek doğrudan yabancı yatırımın cazibesi azalacak.

Güven kırılması
Bolca grafik ve tablonun yer aldığı raporun altını çizdiği temel mesele ise yazının başında aktardığımız büyük belirsizlik ve derin bir güven kırılmasıyla nasıl baş edileceği. Yalnızca İngiltere için değil, AB’nin de gelecek politikalarını belirlerken hayli zorlanacağı açık. En istenmeyen senaryo ise oluşacak bir mali şokun, hızlı biçimde yayılarak tüm bölgeyi etkisi altına alması. Özellikle büyük şirket hisselerinin değer kaybının, finans sektörüne kredi maliyetlerine ve diğer ülkelerle ticarete de yansıyacağı belirtiliyor. İngiltere’nin AB ile yeniden yapması gereken anlaşmalar listesinde, Gümrük Birliği kapsamında Türkiye’nin yer aldığı atlanmamış. Bitirirken not düşelim: Göreve ilk başladığı günlerde AB’nin tek seçenek olmadığını söyleyen AB Bakanı Ömer Çelik’in, dün Avrupa değerlerini öven sözleri, oradan buraya doğru yayılacak olası şok dalgalarına karşı -pragmatist saikle dile gelmiş- bir zeytin dalı gibi duruyordu.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları