Hikmet Çetinkaya

Aşk, para ve faşizm...

26 Haziran 2016 Pazar

Kimi zaman sevdalı bir bulut, kimi zaman orman, kimi zaman bir ırmak...
Gürül gürül akan...
Hayat böyledir işte.
Hüzünlü bir serçe kuşu, şafak söktüğünde kaygılı, düşünceli...
Bazen umut topluyorum masmavi göğün altında yürürken.
Dalgalı bir deniz, gülümseyen bir yüz.
Sakladığım düşlerimi yaşama geçirmek için yakamozları bekliyorum.
Aydınlığa koşup hayatı kucaklayıp sarıp sarmalamak.
Yaşam sevincimi çoğaltmak.
Tohum nasıl sabırla çatlarsa toprakta; dal ucunda açarsa bir çiçek; yüreğinde bir coşku fışkırırsa öylesine bir hayat istiyorum.
Bazen dingin, bazen hüzünlü.
Çocukluğumdan kalmış bir defter, yazılmış notlar, avarelik günlerim, insan olmanın erdemi...
Bakıyorum hüzünler bitmiş...
Hayata ilk adım atılmış.
İnsan olmanın erdemi...
Sevgi...
Aşk...
Tutku...
Bunları düşünürken ellerimin toprağa abanmasını istiyorum.
Binlerce yıllık bir tarih, kültür, uygarlık...
Gece, zifiri bir karanlık, o bitmeyen savaş, çocukların çığlıkları.
Uykum kaçıyor.
Salonda dolanıp duruyorum... Pencereler açık bahçeden gelen esinti, çiçeklerin kokusu...
Derin bir nefes alıyorum.
Ölüm mangaları kol geziyor...
Yüreğimde ince sızılar giderek artarken ölü kentleri düşünüyorum.
Yaşadığımız coğrafya sana da yeter bana da, herkese yeter ey halkım.
Gel, otur yanı başıma... Başını göğe çevir bak yıldızlara...
Ve haykır:
“Aşk, barış, sevgi, vicdan!”
Yobazlıkla nereye varılır ki?

***

Tarihin kanlı sayfaları vardır tüm dünya ülkelerinde...
Faşizmin tüm gaddarlığıyla yazılan...
Hem ABD’de hem Avrupa’da faşist eylemler şoven milliyetçi, otoriter, ırkçı söylemlerle özellikle orta gelir sınıflarını etkilemişti...
Bugün AB ülkelerinde aynı yöntem öne çıkmaya başladı, şoven milliyetçi partiler Fransa ve Avusturya gibi ülkelerde yabancı düşmanlığıyla ivme kazandı...
Sermaye-emek çelişkisi, emperyalizm üzerine yazmayacağım....
Ortaçağı yaşamış Avrupa, yabancı düşmanlığı üzerinden şoven milliyetçiliğin etkisiyle, özellikle Müslüman göçmenleri ülkelerinden atmaya çalışıyor.
Bu gelişmeler ve bugün içinde bulunduğu durum...
Dinci şoven milliyetçiliğin boyutu, “Üçüncü Dünya Ülkeleri”nde, mezhepçilikle birlikte ilerlerken etnik ayrımcılığı yanına katıyor...
Ben bu yüzden kaygılıyım; bu yüzden duygularım karmakarışık insanlık adına...
Emeği çiğneyip aydınları, gazetecileri, emekçileri susturup, emperyalist siyasetin en uygun bulduğu yol haritasıyla hayata geçirilmek isteniyor...
Yaşadığımız bunca acılar, hüzünler, ölümler bize yetmiyor.
Anaların kirpikleri ıslak, babaların gözüne uyku girmiyor...
Şehitlerimiz...
Etkisiz hale getirilenler...
Umutlarımızı yıkıp acılı dönemlerin bittiğini muştulayanlar şimdilerde bizi “dinci, ırkçı faşizmin” kollarına bırakmak istiyor.
Kışın ayazında, yazın sıcağında ağıt yakacağımıza türküler söyleyelim, halay çekelim...

***

Bugün günlerden pazar...
Aşkı, sevdayı, tutkuyu anlatacaktım size.
J.Antoine Rony ne diyordu:
“En saf haliyle aşk, içten harekete katılımdır.”
Camus ise farklı yorumlar aşkı:
“Köleleştirici aşk, kolaylıkla, sevilenin hor görülmesine yol açar, çünkü ona sahip olduğu için üstünlük duygusu egemendir.”
Kimi aşkların parayla satın alındığını söyleyen hödük erkekler...
Faşizmde de böyledir, vahşi kapitalizmde de...
Aşkın köleleştiriciliği hep tartışıldı dünden bugüne dek...
Önemli olan özgürlük, birey olmaktır...
Eğer vahşi kapitalizmden, şoven milliyetçilikten, ırkçılıktan, dincilikten kurtulmamışsanız işiniz zordur...
Çünkü kadının ruhu, aşkı, beyni parayla satın alınmaz.
Aşk paranın gücüne tapmaz!
Erkek, bir süre sonra bugün olduğu gibi kapitalizmin yaşadığı bunalıma girer; kadına karşı baskıyı, şiddeti artırır en gelişmiş toplumlarda bile...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları