Gazetecilere Baskı Topluma Baskının Aynasıdır

27 Haziran 2016 Pazartesi

Gazetelerin, gazetecilerin üzerindeki baskı katlanarak artıyor. Önemli bir işlevi yerine getiren Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP) temsilcileri İstanbul’da bir araya gelerek gazetecilere ve medya kuruluşlarına yönelik baskılarla ilgili bir değerlendirme yaptılar. 
Toplantıya Türkiye’deki meslek örgütlerinin hemen hemen tamamı ve Türkiye’deki meslektaşları ile dayanışmaya önem veren uluslararası kuruluşların temsilcileri katıldılar. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve GÖP Dönem Sözcüsü Turgay Olcayto, Genel Sekreter Sibel Güneş, Genel Sekreter Yardımcıları Niyazi Dalyancı ve Ahmet Özdemir, Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Uğur Güç, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Doğu Avrupa ve Orta Asya Sorumlusu Johann Bihr, DİSK Basın-İş Başkanı Faruk Eren, Basın Enstitüsü Derneği Başkanı, IPI Yönetim Kurulu Üyesi Kadri Gürsel, Gazeteciler Cemiyeti (Ankara) Yönetim Kurulu Üyesi Yusuf Kanlı, İLAD Başkan Yardımcısı Recep Yaşar ve Haber-Sen İstanbul 5 Numaralı Şube Başkanı Engin Başçı’nın da aralarında bulunduğu çok sayıda gazetecinin katıldığı toplantı bu açıdan da önem taşıyor.
TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş’in gazetecilerin durumu, yalnızca haziran ayı içinde gerçekleşen hak ihlalleri ile ilgili sözleri şöyle: “Haziran ayında yayın yasakları, gazetecilere fiziki ve sözlü saldırılar, tutuklamalar gündemden hiç düşmedi. Kimi zaman meydanlardan kimi zaman ise sosyal medya üzerinden gazeteciler ve gazetecilerle dayanışma içinde olduğu mesajı veren akademisyenler başta olmak üzere pek çok kişi hedef gösterildi. Gazeteciler, işten atılmakla susturulmaya çalışıldı. Özgür Gündem gazetesinin Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği kampanyasına katılan 37 nöbetçi genel yayın yönetmenine soruşturma açıldı. Aynı kampanyaya destek veren Şebnem Korur Fincancı, Erol Önderoğlu ve Ahmet Nesin ise çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. 37 gazeteci şu anda cezaevinde. Türkiye’de 2010 yılından itibaren 300’e yakın gazeteci cezaevine girip çıktı. Türkiye’de yaşanan toplumsal olayların hemen ardından yayın yasakları gelmeye devam etti. Haziran ayında 2 bombalı saldırının ardından yayın yasağı geldi. Gazeteciler yine mahkeme koridorlarındaydı. Gazetecilere özellikle ‘Cumhurbaşkanına hakaret’, ‘terör propagandası yapmak’, ‘gizliliği ihlal ve yargıyı etkilemeye teşebbüs’, ‘kin ve düşmanlığa tahrik’, ‘hakaret’ten davalar açıldı. Cumhuriyet, Evrensel, BirGün, Özgür Gündem, Sol gazetesi, Halk Tv, Hayatın Sesi Televizyonu’na dava üstüne dava yağdı.” 
Durumun kısa özeti böyle. Gazetecilere baskının artması gerçekte ülkede özgürlükleri ortadan kaldıran, yalnız bizim mesleğimizi değil, tüm toplumu saran ve gittikçe yoğunlaşan bir baskı döneminde bulunduğumuzu gösteriyor. Buradan çıkış nasıl olacak? Günümüzün sorusu ve sorunu budur.

O sanık değil, hükümlü katil 
20 Haziran tarihli gazetemizde, MHP kongresi haberi içerisinde geçen Haluk Kırcı haberindeki hatayı, düzeltilmesi gereken önemli bir hata olarak gördüğüm için yazıyorum. Haluk Kırcı “katliam sanığı” değildir. Suçu defalarca ispatlanmış KATLİAM SUÇLUSUDUR. Sanıkla suçlu ifadeleri arasındaki büyük ayırımı anlatmama gerek yok sanırım. Zaten katillerin de istediği bu, yaptıklarının hafifletilerek meşrulaşmaları. Bir dikkatsizlik veya bilgisizlikten dolayı yazıldığından emin olduğum bu yanlışı açıklamak istedim. Daha dikkatli olunacağını umuyorum. Kolaylıklar, başarılar ve destekler. Saygılarımla... Osman Kapusuz

AK parti mi AKP mi? 
30 yılı aşkın bir süredir Cumhuriyet okuruyum. Aylardır basın emekçilerimizden beklediğim ancak bir türlü kendiliğinden bir refleksle gerçekleşmediğini üzülerek gördüğüm bir durum değerlendirmesi yapmak istiyorum. Cumhuriyet gazetesine yeni katılan köşe yazarlarımızın ne yazık ki AKP’ye “Ak Parti” demeleri canımı çok sıkıyor. Bu tür bir ifadeye son verilmesi çok zor olmasa gerek... Saygılar. Orhan İncemızrak 
Okur Temsilcisi’nin notu: Bu konuyu daha önce de ele aldığımızı hatırlıyorum. Dil kurallarına aykırı olmadıkça benim herhangi bir “düzeltme” isteme hakkım ve yetkim yoktur. Yazarlarımızın tercihidir. Yeri gelmişken sıkça sorulan ve yine sıklıkla yanıtladığım kısaltmalarla ilgili kuralı hatırlatmak isterim Okurlar soruyor; neden PKK’NİN diye yazıyorsunuz? Yanıtı yazı dilinin kurallarındadır. Örneğin AKP’NIN, CHP’NIN, diye yazamayız. AKP’NİN, CHP’NİN diye yazarız. Kısacası yazım kurallarını ideolojik bakış, siyasi görüşle değiştiremeyiz.

Pazar bulmacaları 
İlgilisine ilettiğim gibi okur temsilcisi olmanız sıfatıyla, epey bir süredir hatalar zincirine yeni ekler yapan “Pazar Bulmaca” hususunda size de yazmaya karar verdim. 5.6.16 tarihli bulmacanın çözümü yerine 22.5 16 tarihli çözümü verdiler. Malumunuzdur bu ilk değil. Üstelik ilgilisini içtenlikle uyardım/ uyardık. Maalesef bu tip hususlarda ne bir çaba gösterdiler ne de bir dikkat. Seksenli yıllar da herhangi bir yanlışlıkta bin özür gelirdi. Üstelik o yıllardan bu yana yapılan hataların sayısı son bir senede yapılanların yanında tabiri caizse devede kulak kalır. Yanlış anlaşılmak istemem, amacım şikâyet değil sadece biraz dikkat, biraz görev bilinci olması isteğimdir. Ettikse sürç-i lisan affola. İyi çalışmalar... Zafer Algan

Mevhum-Mefhum 
İçimizdeki kayıp kuşak” başlığıyla 20 Haziran’da yayımlanan makalenin üçüncü paragrafında yer verilen “mevhum” kelimesi “vehmedilen, olmadığı halde olmuş gibi algılanan” demektir. Bu hali ile bu paragrafta anlamsız kalıyor. Sanırım niyet “mefhum” kelimesini kullanmak idi. Ben genç arkadaşlarıma anlamından emin olmadıkları Osmanlıca- Arapça kelimeler kullanmaktansa, avam görünmeyi yeğleyip bildikleri terminolojiye sadık kalmalarının evla olacağını söylerim. Selamlarımla... Ömür Orhun  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları