Yeni ortaçağ

31 Mart 2014 Pazartesi

     Köşedaşımız Mine Kırıkkanat, Papalığın, ilk Hıristiyan hükümdar Konstantin’e atfedilen sahte vasiyet üzerine oturduğunu anlattığı “Bir Hıristiyan Masalı” adlı kitabında önemli bir saptama yapıyor:
     “İslamiyetin, Hıristiyanlığın 7. yüzyılından sonra ortaya çıktığı düşünülürse, yaşadığımız çağın İslamiyetin ortaçağına denk geldiği söylenebilir.
      Ve kilise iktidarının Hıristiyan müminlere reva gördüğü tüm eziyetlerin, yedi yüzyıl arayla İslami şeriat ülkelerinde tekrarlandığına bakılırsa...
      İnsanlık tarihinin zamanda sekiz çizerek ilerleyen bir dönence oluşturduğunu ve geçmişle geleceğin düzenli aralıklarla buluştuğunu söylemek, sanırım yanlış olmaz.

      Mine Kırıkkanat’ın yorumuna benzer bir değerlendirmeyi, Fransız düşünür Alain Minc küreselleşmeyi tanımladığı kitabında yapmıştı:
      “Yeni Ortaçağ”. Atatürk sayesinde Türkiye bir aydınlanma sıçraması gerçekleştirmişti. Bugün, devrimlerin karşıdevrim ataklarıyla giderek yontulduğu yaklaşık 90 yıl sonra gericiliğin “sandık demokrasisi” yoluyla diktatörlüğe ulaştığı bir süreci yaşıyoruz.
      Atatürk’ün aydınlatmaya çalıştığı ümmi (kör cahil) toplumu yeniden hortlatma çabası büyük ölçüde başarıya ulaştı.
      Sandıktan çıkan toptan gericileşmeye şaşırmak yerine, tüm Müslüman ve geri bıraktırılmış ülkelere örnek oluşturan 1923 Türk rönesansının üstüne perde çekilmesini önleme kararlılığı, yeni ortaçağı er ya da geç yıkacaktır.

     

     Doyurmazmış

     Onuncu Yıl Marşı’nı söylemek karnını doyurmuyormuş...
     Onuncu Yıl Marşı, evinde 90 trilyon tutanların karnını elbette doyurmaz.
     Getirdiği yasaklarla bütün dünyanın dalga geçtiği baştakilerin, on yılda “milletin ..... koyacağız” diyen işadamları yarattığı bir düzenin değildir o marş. “Türk’üm, doğruyum, çalışkanım” demenin bile yasaklandığı ülkenin simgesi de olamaz.

     

     Kalkışma hazırlığı

     Güneydoğu’daki seçimi silme BDP aldı. Bölgede bundan sonra ne olacağını aslında BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, geçen hafta ortasında Ankara temsilcimiz Utku Çakırözer’e anlatırken belli ipuçları vermişti. Örneğin, seçimden “birbirine öfke duyan, daha kamplaşmış, ayrışmış bir Türkiye çıkacağı”nı söylemiş ve eklemişti:
      “İki üç hafta içinde Öcalan’ın istediği müzakere süreci başlamalı.”
      Ya başlamazsa?
      Bu sorunun yanıtını 10 gün önce bu köşeden vermiştik. PKK’nin silahları bırakmadığını, yeniden mevzilendiğini, silah ve mühimmatını pekiştirdiğini, daha gelişmiş silah, araç ve gereç ile hazırlık yaptığını duyurmuştuk. Geçen hafta da kimi gazeteler, bu bilgiler ile örtüşen Emniyet Genel Müdürlüğü’nün bir raporunu haberleştirmişlerdi.
     Öcalan’ın istediği müzakere süreci başlamazsa, seçim sonuçlarından da aldığı cesaretle PKK’nin toptan kalkışma tehdidini gündeme getirmesi büyük olasılık.

 

     Şimdi ne olacak?

     ABD’nin iki eski Ankara Büyükelçisi Edelman ve Abramowitz’in hazırladıkları son raporda söylenenler açıktı:
     “Erdoğan’ın iktidarda kalması uzadıkça zaten zayıflamış görünen Türk-ABD ilişkilerinin geleceği tehlikeye girmektedir. Erdoğan döneminde özgürlüğü tümüyle kısıtlanmış bir toplum görüntüsündeki Türk demokrasisinin hızla kötüleşmesi, Erdoğan’ın özlemini duyduğu ‘tek adam’ rejiminin devam etmesi, siyasal baskıların hızla artması sonucu Türkiye ile ilişkiler, ABD’nin Suudi Arabistan ve Pakistan ile sürdürdüğü ilişkilere benzemeye başlamıştır. Ortadoğu’da, Balkanlar’da ve Kafkaslar’da olağanüstü gelişmeler olurken Erdoğan’ın ‘tek adam’ yönetimindeki Türkiye’nin ABD’nin istikrarlı bir müttefiki olması beklenemez. ABD’nin, Türkiye kullanılarak Suriye politikasını yürütmesi ne yazık ki başarısızlıkla sonuçlanmıştır. İç politik gelişmeler içinde bunalan Türkiye’nin enerjisini yapıcı dış politik konulara verememiş olması bir handikaptır. Bu görünümü ile Türkiye, Amerikalı karar vericiler için bir problem olmaya devam edecektir.”
     
Diplomatik anlamda “çok ağır” diye nitelendirilen ifadeler içeren rapordaki, Erdoğan’ı kullanmaktan vazgeçmiş ABD görüntüsü, AKP’nin dünkü seçim başarısı karşısında sürer mi? İzleyip göreceğiz.

 

     Aktı mı?

     ABD’ye sığınmış emekli vaizin cemaati, dünkü seçim öncesi taşrada, AKP’ye karşı özellikle CHP ve MHP adaylarına lojistik destek verdi. Taşra kentleri için çıkarılan özel yayınlar ile AKP’ye bindirilirken, muhalefet partilerinin adayları için özel tanıtım sayıları çıkarıldı. MHP’yi bilemeyiz ama CHP açısından seçim sonuçları gösterdi ne olduğunu...

 

     Ne çok!

     Dizeler Cevahir Bedel’den: “çok / ne çok / ölü biriktirdim, / koynum duygu mezarlığı / kentler bile bende ölmeye geldi / aşağıdan yukarıya yükselen yaşam burgacı / biçtiğin hayatların gözlerini en son ben kapatırım.”

 

     Özet

     Yerel seçimlerin özeti:
     CHP’nin “Güneydoğu’da özerkçi, İç Anadolu’da bozkurtçu, İstanbul’da cemaatçi-liberal, İzmir’de Atatürkçü” diye özetlenebilecek kafa karışıklığı seçimi kazandırmaya yetmemiştir. 

     



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şamar örnekleri 6 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları