Savaş Suçlusu Blair Bile Aklanmıştı...

01 Nisan 2014 Salı

Yeri geldiğinde, medya çağında, güdümlü, sandığa dayalı güncel ölçümlemelerde; sandık, çoğunluk iradesinin haklılık, demokrasi ile çelişkili çarpıcı örneği olarak, savaş suçlusu Blair’in sandıktan aklanmasını, bilinçlerimize kazınması için anımsatıp dururum... İnsanlığın demokrasi tarihinde en anlamlı yeri almış ülkeler arasındaki İngiltere’de, söz konusu olay öncesi sol-emek örgütlülüklerinin gücüne, evrensel insan haklarından yana duruşlarına, eylemlerine tanıklık etmişken... Sol adına iktidara gelen bir liderin, göz göre göre Irak işgali kirli savaşında, bölgeden sorumlu emperyal ülke kimliğiyle rehberlik, başrol üstlenmesinin, ülkesinde seçimle aklanmasını hiç unutamadım... Çoğunluğu partisine oy vermiş yüz binler meydanlarda savaş karşıtı eylemler yapmışlarken kirli savaşın boyutları göreceli bizden çok daha özgür, bağımsız medyası olan ülkelerinde kamuoyuna sergilenmişken...
Elbette sandıksız demokrasi olmaz. Demokrasilerin işlerliğinde sandıkla iktidara getirme götürme dışında bir araç da yoktur. Seçmenin seçim iradesi, özgür birey olarak kendi değerler terazisinden geçirdiği oyunu özgürce kullanabilmesi mutlaktır... Ama demokrasinin olmazları yasama, yürütme, yargı bağımsızlığı, hukuk devleti düzeni işleyişi, evrensel insan haklarının geçerliliğine koşulsuz duyarlılık... Demokrasinin vazgeçilemez örgütlenme, kamuoyu oluşturma haklarının, bireyler ve örgütlenmeler için sonuna kadar kullanılabilir, işler oluşları... dahi, sandıktan çıkan iktidarların, elde edilmiş büyük gücü, evrensel insan hakları, demokrasi ilkelerine aykırı kullanmayacaklarının güvencesi değildir... Yukarıdaki örnekte görüldüğü üzere de, seçmenlerin insanlık, demokrasi suçu oluşturan iktidar icraatlarını onaylayarak oylarıyla akladıkları örnekler en demokratik ülkelerin tarihlerinde de çoktur...
Yüzyıllar sömürgecilik düzeninden alınan payların tadını bilinçaltlarında taşıyan İngiliz seçmenlerin, güncel, evrensel insan hakları değerleriyle Blair politikalarıyla hesaplaştıkları kuşkuludur. Bush’un Irak petrollerinin, savaş ganimetlerinin paylaşılması ortaklığının dayanılmaz çekiciliğinde, işlenen insanlık, savaş suçlarını görmezlikten gelerek oy kullanmış seçmenler gerçeği hafife alınabilir mi?

***

30 Mart seçim sonuçlarında, kaçınılmaz Başbakan Erdoğan’ın diktatörlere özgü bir üslupla kendisine eleştiri getiren her kesimi tehdit ederken, tek başına her yaptığına onay isterken sınırlı oy kaybı sorgulanıyor... Demokratik bir düzende bir iktidarın ayakta kalmasını olanaksız kılacak kirli çamaşırlar ortalığa saçılmışken, dudak uçuklatan insan hakları, hukuk ihlalleri, baskılar, medyanın, tüm kamu kurumlarının ele geçirilmesi, mutlak otorite, yolsuzluklarla hesaplaşılmadan... anlamlı bir oy kaybının yaşanmamasının şoku öne çıkıyor.
Başbakan Erdoğan’ın en çok seçim sürecinde, seçmenine çok çarpıcı bir biçimde kendi seçim kampanyası boyutunda başarılı anlatabildiği, mutlak iktidar gücünün elinde olduğu, nasıl kullandığı, kullanacağı gerçeği görmezlikten geliniyor... 17 Aralık operasyonları gündeme geldiğinde, olağan demokrasilerde olduğu üzere hükümet istifa etmiş olsa ya da hükümet içinden yine demokrasilerde olması gereken biçimde yolsuzluklara ilişkin yargılamanın şaibesiz gerçekleşebilmesi için gereken önlemler alınmış olsaydı. Yolsuzluklarla hesaplaşmaya yönelik İktidarları iradesi konsaydı. Seçmenin bir itirazı mı olur, yoksa daha bir şevkle seçim sandığına koşar, belki de oyların aslında anlamlı kaybı yerine artışı mı yaşanırdı?
Bile bile, göre göre yüzlerle yargı, binlerle polis, kamunun ilgili her alanından on binlerle kilit görevde kendi yerleştirmiş oldukları kadrolardan operasyonlarla, yolsuzluk, kirliliklerle, işlenmiş suçlardan kaçış operasyonları sağlandıktan sonra seçmen verdiği oylarla işlenen bu suçları aklamış mıdır? Siyaset bilimcileri dünyanın her yerinde yaşandığı üzere, seçmenin kısa-orta vadeli çıkar algılamaları içinde, iyi gidecek ekonomiden payını alma umudu varken rüşvet ve yolsuzluklara karşı çok da duyarlı davranmadığını, ancak asla affetmediğini, uzun süreçte mutlaka hesaplaştığını savlıyorlar. AKP seçmeni üzerinden bir de bu işin özeli var ki... Siyasal İslamcı siyaset üzerinden yıllardır yapılmış kara propaganda ile, Cumhuriyet, laiklik, Atatürk devrimleri, devlet icraatlarının bütününde Müslümanların inançları üzerinden insan haklarının gasp edildiği, mağdur edildikleri yargılamaları var ki...
On yılı aşmış İktidarları sürecinde işte bu siyasal İslamcı kriterlerle, iktidar kaynaklarının örneği görülmemiş bir ayrımcılıkla paylaştırılmasında örülmüş bir kendine özgü örgüt çıkar ağı var ki... Nimetlerden pay aldığına inanan İktidarlarının seçmen kitlesi için, İktidarları ile kendi çıkarları adına çatışabilme algılamasının oluşması çok zor... Cepheleşme, haksızlık, hukuksuzluk üzerinden kurulu kirli çıkar düzeninin, bilinçlerine kurtarıcı olarak kazınmış İktidarları düzeninin, artık kendilerine de verdiği zararları, ödenen bedelleri görmek öyle kolay bir iş değil...    



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bugün 23 Nisan... 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları