Suriyeliler şantaj ya da yapı malzemesi olamaz

12 Temmuz 2016 Salı

Türkiye’deki Suriyeliler: 3 milyon sorunlu insan:
Evet, dili, dini, mezhebi, ırkı, milliyeti, tahsili, terbiyesi, rengi, ne olursa olsun ve ne gibi sorunlar yaratırlarsa yaratsınlar, onlar İNSAN!
Bu gerçek hiç unutulmamalı:
Asla ve asla, kim ne yaparsa yapsın, sorunlar ne denli büyürse büyüsün, varlıkları ve sorunları hangi politikacılar tarafından istismar edilirse edilsin, Suriyelilere karşı nefret söyleminin tuzağına düşmemek gerek!

***

Bu sorunu: Emperyalistlerin, Ortadoğu’da “Ilımlı İslam (Amerikancı İslam) Projesi” ile başlattıkları çirkin oyunlar ekseninde...
Parsa kapmak için başrole soyunan ve sonunda figüran bile olamayan AKP yönetimi yarattı!
Erdoğan, şimdi bu yanlış politikalar sonucunda yerlerinden yurtlarından olmuş ve Türkiye’den başka hiçbir ülkenin kabul etmediği savaş mağduru insanlar üzerinden, içte ve dışta fırsat yaratmaya çalışıyor.
Dışta: Avrupa ile ilişkilerde şantaj yapıyor; gittikçe otoriterleşen rejimini Avrupa Birliği’nin eleştirmesini engellemek ve üç beş Avro fon alabilmek için, “Kapılarımı açar, bunları size yollarım haa!” tehdidini kullanıyor.
İçte: Bu insanları, kendi ideolojisine göre oluşturmaya çalıştığı Türkiye’nin yeni toplumsal ve siyasal yapısı için, yapı malzemesi olarak kullanmayı planlıyor.
Daha mülteci statüsü bile kabul edilmemişken, TOKİ konutlarıyla somut olarak desteklenen vatandaşlık önerisi, bütün bu fırsatçılıkların dışavurumu.

***

Olay tek bir köşe yazısında irdelenebilecek kadar basit değil; bu konuda daha çok yazı yazacağız.
Şimdilik, din adına veya hümanizm ya da solculuk adına Erdoğan’a destek veren eski “Yetmez ama ‘Evet’çi” grubun yine büyük bir yanılgı içinde olduğuna işaret etmekle yetineyim:
Din açısından: Neden Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar gibi zengin İslam ülkeleri, Suriyelilere kapılarını açmıyorlar?
Yoksa “Parayı biz verelim, siz işi yapın ve riski yüklenin” mi diyorlar?
Hümanizm açısından: Dünya liderliğine soyunmuş olan ve dünyaya nizam vermek iddialarını her fırsatta tekrarlayan, ABD, Rusya, Çin gibi ülkeler ve AB varken, “insanlığı kurtarmak” Türkiye’ye mi düşüyor?
Yoksa Türkiye, her zaman olduğu gibi, “Aslansın, kaplansın” diye savaş hattına sürülen kahraman aldatmacasıyla kullanılan bir piyon olarak “Emperyalistlerin oyununa” mı alet ediliyor?
Sol açısından: Neden dünyaya, hem kuramsal hem de uygulamalı açıdan sol siyaset dersi veren, öncülük eden ülkeler tek bir Suriyeli almazken, Türkiye öne atılıyor?
Üstelik sınıf bilinci olmayan yoksul kitlelerin solun değil, faşizmin tabanını oluşturdukları bilinmiyor mu?
Ülke sorunları açısından:
Sağlıktan eğitime, istihdamdan üretim verimliliğine kadar daha hiçbir temel sorununu çözememiş bir ülkeye, bir anda, temel hizmet gereksinmesi olan 3 milyon insan daha eklemlemek o ülkeyi büyük bir ekonomik, sosyal ve siyasal bunalıma sürüklemez mi?

***

İktidarın kendi toplumsal ve siyasal modelini inşa etmek için önce 1923 Cumhuriyeti’ni yıkmak istediğini biliyoruz... Elbette 3 milyon Suriyelinin birdenbire vatandaş yapılması bu yıkım işini hızlandırabilir.
Ama sonunda, din üzerinden siyaset yapanların, sözde hümanistlerin, sözde solcuların ve yürekten AKP’li, Erdoğancı olanların bile pişman olacakları bir durumla karşı karşıya kalınacaktır:
Dünkü iktidar destekçilerinin bugünkü pişmanlıklarına bakın, yarını görün...
Bu durumdan ancak, kargaşadan yararlanarak ceplerini dolduranlar memnun olacaktır!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yeni anayasa tuzağı 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları