Aslı Aydıntaşbaş

Hanefi Avcı’yı iyi dinleyin

24 Temmuz 2016 Pazar

Etraf toz duman. Eline mikrofonu kapan bir komplo teorisi ortaya atıyor. Duygusallık, bilgi, bilgisizlik, fırsatçılık birbirine karışmış vaziyette. Herkesin bir gündemi var. Gazetelerde çarşaf çarşaf ifadeler yayımlanıyor ki bazıları kafaları daha da karıştırıyor.
Bu hengâme içinde her zamanki sakin tavrıyla olan biteni en makul biçimde açıklayan insanlardan biri, Hanefi Avcı. Yıllar önce polis ve devlet içindeki cemaat yapılanmasını anlattığında olmadık komplolarla derdest edilip hâlâ gücünün sınırlarını zorlayarak gerçekte var olmayan tuhaf bir sol- Kürt-sosyalist hayali bir örgüte (“Devrimci Karargâh”) monte edilen Hanefi Avcı, o zaman haberini bile yapmayan televizyon kanalları tarafından şimdi star muamelesi görüyor. Bu konuda kişisel kızgınlıkları varsa bile belli etmiyor. (2010 yılında “Haliç’te Yaşayan Simonlar” kitabını yazdığında tek bir kanalda kendisine mikrofon tutulmuştu.)
Dün Hanefi Bey’le uzun bir aradan sonra yeniden konuşma fırsatım oldu.
15 Temmuz darbe girişiminin temel unsurlarından birinin Balyoz ve Askeri Casusluk gibi süreçlerle tasfiye edilenlerin yerine getirilen ve çoğunluğu Gülen cemaatine mensup subaylar olduğu ortada. Avcı’nın daha önceki uyarılarının 10’da biri dikkate alınmış olsa, Balyoz, Odatv, Askeri Casusluk gibi davalarda hukuk bu ölçüde askıya alınmamış olsa, bugün burada olmazdık.
Ama işin soruşturma faslını bir kenara bırakalım. Beni asıl ilgilendiren, devletin bundan daha “makro” düzeyde nasıl bir ders çıkaracağı.
Avcı’nın ilk uyarısı, devletin geleneksel olarak “terörle mücadele” adına hasmını sürekli büyüten ve yaşatan bir mücadele yöntemi benimsiyor oluşu. Emekli istihbaratçı, devletin yıllardır “mücadele” ettiği PKK, DHKP/C, TİKKO gibi örgütlerin, 30 yıldır hâlâ taban buluyor oluşunu, bir ölçüde Türkiye’nin “güvenlik” politikalarındaki bakış açısına bağlıyor:
“Devletteki sistem zafiyeti, kurumları, kuruluşları, örgütleri anlamakta zorluk çekmesi. Devlet iyi tahlil edemiyor, onları kendisine karşı gördüğü zaman, sadece düşmanca bakıyor. Ama böyle bir yapı niye var, niye bu insanlar üye oluyor ya da bu uğurda kendini feda ediyor? Gerçek bir mücadele için ruh yapılarını, duygu dünyalarını anlamak, insanları düşünsel olarak örgütten soğutmak lazım. Yanlış değerlerin yumuşatılması lazım. Oysa devlette tek bir bakış var: O hasımsa onun bir an önce derdest edilmesi. Bu tavır, karşıdaki insanların inançlarını, metotlarını daha da pekiştiriyor. Halbuki daha aklıselim bir noktadan ve sistematik yaklaşmak gerekiyor.”
Kısacası işin polisiye ve soruşturma boyutu dışında, uzun vadede dini ve sosyolojik açıdan çok soru sormamız gerekiyor. Türkiye’de insanlar neden ancak gizli ya da açık bir yapıya eklemlenerek devlette varlık gösterebiliyorlar? Devlet neden klikleşiyor? İnsanlar neden birey olarak varlık gösteremiyor?
Avcı’nın gündeme getirdiği ikinci önemli konu, “demokratik kurumların güçlendirilmesi.”
Bugün darbe sonrası yoğun duygusal atmosferde, kimse demokrasi ve “kurumların güçlendirilmesinden” söz etmiyor. Oysa asıl kurtuluşumuz burada.
Hanefi Bey, darbenin bir ölçüde “medya” direnişi tarafından engellendiğini hatırlatarak “Olay sadece kurumların temizlenmesi değil. Demokratik kurumların da güçlendirilmesi gerekiyor. Yargının, medyanın, sivil toplumun. Darbe kalkışmasında halk, sivil toplum, muhalefet, medya karşı çıktı. Sadece güçlü hükümetle olmaz. O zaman birileri hükümeti tepeler yine benzer bir şey olur. Bu işin tek ilacı demokratik kurumların güçlenmesi. Olmadığı sürece her gün birileri bu rüyayı görecektir...”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yaklaşan facia 6 Eylül 2018
Bu mu devlet aklı? 26 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları