'İran'dan Gericiyiz!'

17 Ağustos 2008 Pazar

"En az üç çocuk!" önerisiyle(!) gündeme oturan AKP zihniyeti ile " Humeyni kafası" benzerliğine dikkat çektiğim son yazıma, İran'ı yakından tanıyan bir okur isyan ediyor:

"Hayır. Haksızlık etmeyiniz. Bizdeki gericilik İran'dan daha derin, köklü ve bağnazdır!" demeye getirdiği mektubunda iki ülke arasındaki çarpıcı farklara değiniyor.

Türk kamuoyunda bilinmeyen konulara dikkat çekmesi bakımından ilginç bulduğum mektubu -yerim elverdiğince- yayımlıyorum:

Asla RTE gibi düşünmüyorlar!

"Yıllardır zevkle okuduğum bir Cumhuriyet yazarı olarak sizi öncelikle selamlamak istedim. Geç kalmış bir merhaba olarak lütfen kabul buyurun. Niigün Hanım, beni harekete geçiren neden bugünkü köşe yazınız (10 Mart) oldu. İran'ın Kızı adlı kitaptan söz etmişsiniz. O kitabı ben de okudum. Son yıllarda o eksende birçok kitap yayımlandı. Üstelik tümü de İran'da ve Farsça olarak.

Farah Pahlavi ' nin annesinden tutun, direkt devrilen Şah, yani Mohamad Reza Pahlavi ' nin ölümünden önce yazdığı son kitaba kadar! Tümü sansürsüz ve olduğu gibi yayımlandı.

Çok şaşırtıcı değil mi?

İran'da doğum kontrol programları uzun geçmişe dayanır. Şah döneminde en üst seviyede uygulandı... Devrimden sonra patlak veren ve nerdeyse 2.7 milyon insan kaybına (yol açan) İran-Irak savaşı.. bir süreliğine doğum kontrol programlarının hafifletilmesine neden oldu....

Ama şimdi siz gidin İran'a!

Köy köy, kasaba kasaba gezin, öyle titiz, öyle derinden giden bir nüfus kontrol programı uygulanıyor ki, akıllara durgunluk verecek niteliktedir!

Yani bugünkü şu gördüğümüz İran yönetimi RTE gibi asla düşünmüyor...

Halkımız, İran halkından 'dinci'

Unutmayın, Humeyni İran'a gelmeden tam 50 sene önce Türkiye coğrafyası hilafetle yönetiliyordu! Bir halife vardı ve çoğu alanda 'şeri' yasalar geçerliydi. Yani İslamiyeti, Müslümanlığı bu topraklara Humeyni öğretmedi.

Dini yönelimlerin kökeni Türkiye'de inanın İran'dan yüz misli kuvvetlidir.

Kim kime neyi salık verecek bu durumda?

Yani biz kendi derdimizi, sorunumuzu, bir türlü çözemediğimiz problemlerimizi niye hep başkalarının sırtına yükleyerek kurtulmayı deniyoruz?

Meseleye niye bir de tersinden bakmıyor, bakmayı denemiyorsunuz?....

Biliniz ve de asla bu gerçeği unutmayınız: İran halkı genelde 'dinci' bir halk değil!..

Ama bizim halk Allahına kadar 'dinci' dir.

Temel farklılığımız budur....

Ezan duyulmuyor, camiler boş...

Tahran'a son yaptığım yolculukta, bir cuma günü, dedim gideyim bir camileri kontrol edeyim, bakayım bizdeki gibi kaldırımlara, metro istasyonlarına da yansıyor mu?

Ne göreyim?

Hadi tahmin edin:

Tahran'da tek bir camide cuma namazından eser yok!

Bomboşşşşşşşşş, yok, kimseler yok, hem o koskoca Tahran'da ara ki cami bulasın.

Gece yarıları çevre camilerden ezan sesi duyulmuyor. Devlet yasaklamış. Hasta olanlar olur diye...

Aklımızın bir kıyısında dursun lütfen...

Önce kendi Taliban benzeri tarikat marikatlarımızı ne yapacağımızı düşünelim...

Bugün İran'da kadınlar her alanda ama her alanda ölesiye mücadele ediyorlar, kolay mı sanıyorsunuz?

Daha ortada fol yok, yumurta yok. Burada (yani bizde!) temel direkler sallantıda!

İranlı kadınlar yerinde olsaydı bizim kadrolarımız ...(bu dişli mücadeleyi verecekler miydi?)

Yani, Nilgün Hanım,

Sizden beklenti hep biraz yüksektir. Konulara hep daha derin baktınız.

Ayıptır, bu topraklarda yaşayan yüzlerce İranlı aydın var. Mutlaka sizi okuyorlar.

Eminim o hınzır Pers gülücükleriyle karşılıyorlar bizim bu kolaycılığımızı. Saygılarımla."

E-posta üzerinden okurumla kurduğum "İran diyaloğunda" dile getirdiği itirazların, gerçekte benim yazıma değil; Türk medyasının sığ ve çarpık "İran aynası(!)" na yönelik olduğunu saptadım.

İran'da tam seçim ertesi, bu konuda söylenecek daha çok söz var. Pazartesiye devam edeceğim.

[email protected]



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sevgiliye Mektuplar 24 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları