ABD/Avrupa: Darbeseverliklerinin nedeni ve darbenin İslami karakteri üzerine

31 Temmuz 2016 Pazar

Şaşırdık mı? ABD Merkez Komutanlığı’ndan bir general, Joseph Votel, “ABD ordusunun TSK içindeki en yakın pek çok müttefiki, başarısız darbe girişimi sonrasında hapse atıldı” diyor. Üzüntüsü ve hayal kırıklığı dorukta! Burada ilk değerlendirmede buna işaret etmiştik.
WSJ, ABD’nin etkili muhafazakâr gazetesi, şunu da yazıyor: ABD Ulusal İstihbarat Direktörü James Clapper’a göre, darbe girişimi sonrası tutuklamalar Türkiye’deki Milli İstihbarat Teşkilatı’nın tüm kesimlerini etkiledi, Türkiye’deki muhataplarının birçoğu tasfiye edildi veya hapse atıldı.
Açıkçası şunu diyorlar: Darbeci adamlarımız tasfiye edildi biz ne halt edeceğiz şimdi?
Bu sözler, Pentagon’un, yani ABD Savunma Bakanlığı’nın, darbecilerle ilişki içinde olduklarının itirafıdır.

ABD’nin  ‘our boys’ları
Darbeci generallerin Amerikan askeri çevreleriyle hangi çerçevede ilişkileri olabilir ki?
Eğer iki ülke ordusu ve askerleri arasında bir ilişki olacaksa, bu ancak genelkurmayları arasında olabilir. Bence, bırakın generalleri, kuvvet komutanlarının bile ABD’deki muhataplarıyla, görevlendirmeler dışında, birebir, bağımsız ilişkileri olamaz.
Demek ki darbeci generaller Amerika’nın “our boys”larıydı. Bu sözcükler 12 Eylül 1980 darbesinin başarılmasının hemen ardından, Amerikalı diplomatların Washington’a çektikleri mesajın ta kendisiydi: “... our boys have done it”. (Bizim çocukların işi).
Bu açık seçik itirafların ardından Amerikan Genelkurmay Başkanı’nın apar topar Ankara’ya geliyor olması, yanan kazın yerine herhalde hindi getirme eylemidir.
RTE haklıdır: Ülkede koskoca kanlı bir darbe girişimi oldu, tüm Batı suspus...

RTE’ye nefretlerinin kökenleri
ABD’nin ve AB’nin, darbeseverlikleri sürpriz değil. Erdoğan devrilseydi ve Cemaat ülkeye egemen olsaydı, büyük mutluluk duyacaklardı. RTE ve politikaları Batı kampında en nefret edilen şeylerin başında geliyordu.
Şüphesiz ki Batı’daki bu büyük siyasi ve kişisel nefretin nedenleri üzerinde durmak gerekir. Bunu salt “Dünkü Er
doğan onlara meydan okuyan ve ülke menfaatlerini savunan lider...” kolaycılığı ile açıklamaya çalışmak, devekuşuluk yapmaktır.
Eğer ülkede darbe öncesi, “otoriter, tüm yetkileri isteyen, hatta diktatörlüğe giden, özgürlükleri boğan adam” görüntüsü ve eylemleri olmasaydı, RTE üzerinde böylesine bir “nefret halesi” oluşmazdı. Ve Cumhurbaşkanı gerçekten de Batı karşısında da çok güçlü bir lider olurdu, ülke menfaatlerini savunmayı da güçlendirirdi.
Türkiye’nin çıkarları, ancak demokrasi, yasalara ve hukuka saygı çerçevesinde en iyi şekilde savunulabilir.
Darbe öncesi izlediği politikalar, sadece RTE’yi değil ülkeyi de Batı karşısında zayıflattı.

Yeni politik dil sürer mi?
Şimdi RTE’de yeni bir politik dil görüyoruz.
RTE ve AKP’nin ileri gelenleri bu politik dilleriyle, sanki merkeze kaymış AKP görüntüsü veriyor.
Birden laikliği keşfetmiş olmaları da ilginç ve olumludur.
Atatürk’ü de yıkılacak, kökü kazınacak adam olmaktan çıkartıp “ülke kutsallarının arasına” koymaları da, darbe girişimi sonrasının yeni bir gelişmesidir. Ahmet Hakan’ın bile Atatürk’ü keşfi çok olumludur... Ama bizler kafaya balyoz inmeden gerçekleri zor gören insanlarız!

Bu bir İslami dini kalkışmadır!
Gülencilerin ülkenin en etkin kurumlarında, güç, para ve kitle nerede varsa örgütlenmeleri ve sonuçta dini bir cemaat olarak darbeye kalkışmaları, şüphesiz ki yine İslam dininden yola çıkarak gerçekleştirilen kanlı bir eylemdir.
Orada IŞİD, şurada Müslüman Kardeşler...
Burada da Gülenciler... Eh, İslami darbede Gülenciler öncülük ettiğine göre, AKP durumun vahametini kavramış ve önlerinde sadece demokratik bir çıkış yolu olduğunu görmüştür, inşallah diyelim. Yoksa ülkeyi darmadağın edecekler ve bu amaçla dışarıdaki akbabaların ekmeğine yağ sürecekler.

Yarın:
Kemalistler darbede neden yoktu ve kimi gazeteci üzerine...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları